Yazar -cansu_ozyurt

Yapay Zeka, Temiz Su Üretimine de El Attı

Yaklaşık 2,2 milyar insan, yani dünya nüfusunun dörtte birinden fazlası, güvenli, yönetilebilir içme suyuna erişimden yoksun ve dünya nüfusunun yaklaşık yarısı, yıl içinde herhangi bir noktada ciddi su kıtlığı yaşamakta. Bu kıtlığın üstesinden gelmek için kanalizasyon sulaması, yağmur suyunun yeniden kullanılması ve deniz suyunun tuzdan arındırılması gibi alternatif su kaynakları için büyük maliyetler harcanmaktadır.

Öte yandan bu alternatif çözümlerse su talebindeki değişikliklere anında cevap verememektedir. Bu nedenle kapasitif deiyonizasyon ve batarya elektrot deiyonizasyonu gibi benimsenmesi kolay elektrokimyasal tabanlı teknolojiler olan merkezi olmayan su üretim teknolojilerine artan bir ilgi vardır.

Bununla birlikte elektrokimyasal tabanlı teknolojilerde kullanılan mevcut su kalitesi ölçüm sensörleri, sudaki iyonları tek tek ölçmez ve izlemez. Bu teknolojiler, su kalitesi koşullarını elektriksel iletkenlikten kabaca çıkarma sınırlamasına sahiptir.

Dr. Son Moon’un Kore Bilim ve Teknoloji Enstitüsü (KIST) Su Kaynakları Döngüsü Araştırma Merkezi’ndeki araştırma ekibi, Profesör Baek Sang-Soo’nun Yeongnam Üniversitesi’ndeki ekibiyle işbirliği içinde elektrokimyasal su arıtma süreçleri sırasında sudaki iyon konsantrasyonunu doğru bir şekilde tahmin etmek için veri odaklı yapay zeka kullanan bir teknoloji geliştirdi. Makaleleri, Water Research dergisinde yayınlandı.

Araştırmacılar, önce regresyon problemleri için kullanılan ağaç tabanlı bir makine öğrenimi tekniği olan rastgele orman modeli oluşturdular ve daha sonra bunu elektrokimyasal su arıtma teknolojilerindeki iyon konsantrasyonlarını tahmin etmek için uyguladılar.

Geliştirilen rastgele orman tabanlı yapay zeka modeli, arıtılmış suyun elektrik iletkenliğini ve her bir iyonun konsantrasyonunu doğru bir şekilde tahmin edebildi. Ayrıca tahminlerin doğruluğunu artırmak için yaklaşık her 20-80 saniyede bir güncelleme yapılması gerektiğini tespit ettiler.

Bu çalışmada kullanılan rastgele orman modeli, 100 kattan fazla daha az bilgi işlem kaynağı gerektiren karmaşık derin öğrenme modellerinden ekonomik olarak daha avantajlı olma özelliğine sahiptir.

Dr. Moon, “Bu araştırmanın önemi, sadece yeni bir yapay zeka modelinin geliştirilmesinde değil aynı zamanda ulusal su kalitesi yönetim sistemine uygulanmasında yatıyor.” diyerek projenin, insanlık adına önemine dikkat çekti.

Kaynak: https://techxplore.com/news/2024-09-artificial-intelligence.html

Görsel Kaynak: https://www.shutterstock.com/tr

 

Yöneticiler, Her Zamankinden Daha Stresli. Peki, Bu Stresle Nasıl Baş Edilir?

Top Workplaces Research Lab tarafından hazırlanan yeni bir rapora göre yöneticilerin %67’si, ağır iş yükleriyle mücadele ettiklerini itiraf ediyor ve bu baskı, ofiste tükenmişliği daha da artırıyor. Araştırmalar, yöneticilerin %35’inin diğer tüm kademelerden daha fazla tükenmişlik yaşadığını gösteriyor. Öyle ki bir yöneticinin 10 veya daha fazla kişiden oluşan ekiplere liderlik yaptığı ve yılda en az 260 toplantıya katıldığı dikkat çeken veriler arasında.

Öte yandan Amerikan Kalp Derneği Dergisi’nde yayınlanan ve 18 yıl boyunca yürütülen yeni bir prospektif çalışma gösteriyor ki yüksek iş yüküne maruz kalan çalışanların, kalp aritmisinin en yaygın şekli olan AFib geliştirme riskini %83 artırıyor.

Kıdemli Veri Analisti Kinsey Smith, yöneticilerin işlerini daha iyi yapmalarına yardımcı olmak için üç yol öneriyor:

1. Eğitim
Smith, yöneticilere; çalışan gelişimi, liderlik ve duygusal zeka da dahil olmak üzere bir dizi beceriyi kapsayan eğitim ve gelişim programları sunulmasını öneriyor.

2. Tükenmişlikle Mücadele
Smith, yöneticilerin izin alabilmelerini istiyor. Bu izin süresince yöneticilerin, işle alakalı tüm bağlantılarını kesmelerini, e-postalarına bakmamalarını ve hatta gerekirse iş telefonlarını 7/24 kapatmalarını öneriyor.

Smith ayrıca günlük iş rutininde toplantı sayısının azaltılması; ekiplerin, olabildiğince az nüfusta olması gerektiğini de savunuyor.

3. Kaynak Sunmak
Smith, şirketlerin çalışanlarına; şirket içi kaynaklar veya harici koçluk hizmetleri aracılığıyla şikayetlerini dile getirmeleri ve stres faktörleri hakkında konuşmaları için bir kaynak sunulmasını öneriyor. Bunun içn gerekli profesyonel desteğin sağlanmasının etkili olacağına inanıyor.

Kaynak: https://www.entrepreneur.com
Görsel Kaynak: https://www.shutterstock.com/tr

Yakın Gelecekte Sıkça Karşılaşacağımız Sürdürülebilirlik Teknolojileri

Sürdürülebilirlik, bugünkü yaşamımız ve geleceğimiz için git gide daha önemli hale geliyor. Bu konu önem kazanmaya devem ettikçe hayatımıza yeni teknolojiler katılmaya devam ediyor. Bu alanda devrim yaratarak  daha yeşil bir geleceğin anahtarı sayılabilecek ve yakın gelecekte sıkça karşılaşacağımız bazı teknolojiler ise şöyle sıralanıyor:

CO2 Emilimi

Her yıl 400 milyon ton plastik atık üretiliyor ve bunların ayrışması yüzlerce yıl sürüyor. Aynı zamanda, artan atmosfer CO2 seviyelerinin Dünya’nın sıcaklığını, 2100 yılına kadar 4,4 derece artırabileceği öngörülüyor.

Singapur Malzeme Araştırma ve Mühendislik Enstitüsü’ndeki araştırmacılar, CO2 yakalama amaçlı gözenekli karbon malzemeleri üretmek üzere karışık plastik hammadde kullanarak her iki sorunu da aynı anda çözmeye çalışıyorlar. Ancak bu yöntemin önünde bazı zorluklar bulunuyor. Bu zorlukların ise sektör paydaşları ve araştırmacılar arasındaki iş birlikleri ile çözüme kavuşabileceği düşünülüyor.

Sürdürülebilir Barınma Çözümleri

BM-Habitat, 2030 yılına gelindiğinde dünya nüfusunun %40’ının yeterli barınma imkanına ihtiyaç duyacağını tahmin ediyor.

Sürdürülebilir kentsel tasarım arayışında, 3D baskılı inşaat ise bu artan talebe bir çözüm sunmakla kalmıyor aynı zamanda önemli çevresel faydalar da vadediyor. Bu yaklaşım; kaynak verimliliğini artırıyor, inşaat kalitesini yükseltiyor, maliyetleri düşürüyor ve karbon ayak izini azaltıyor. Tüm bunlar göz önüne alındığında doğal malzemelerden üretilen, geri dönüştürülebilir 3D baskı evlerin, sürdürülebilir konutların geleceği olabileceği düşünülüyor.

Süper Şarjlı Güneş Hücreleri

Güneş enerjisi, yenilenebilir enerji için umut vadetse de verimlilik ve maliyet etkinliği açısından zorluklar yaratabiliyor. Bir tür fotovoltaik teknoloji olan süper şarjlı güneş hücrelerin ise diğer fotovoltaik hücreleri geride bırakarak %25.5’e varan, dikkate değer bir dönüşüm verimliliği bulunuyor.

Bu hücrelerin yaygın bir şekilde ticari olarak benimsenmesi zaman alacağa benzese de sürdürülebilir bir gelecek için oldukça umut vadedici görünüyor.

Sınırsız Temiz Enerji

Sınırsız temiz enerji kavramı her ne kadar ulaşılmaz gibi görünse de Çinli bir araştırma ekibinin 2022 yılında başlattığı bir çalışma bulunuyor. 35 ülkeyi bir araya getiren bir iş birliğiyle dünyanın en büyük manyetik füzyon cihazının inşası planlanıyor.

Yıldız gövdelerinin çekirdeğindeki ısıyla hidrojen çekirdeklerinin çarpışması sonucu ağır helyum atomlarına dönüşmesi ve muazzam miktarda enerji açığa çıkarmasından faydalanacak olan ekip, aynı süreci Dünya üzerinde gerçekleştirmeyi planlıyor. Bu projenin zamanlaması henüz belirsiz olsa da karbonsuz ve sınırsız bir enerji kaynağı olarak bilim dünyası tarafından merakla bekleniyor.

Kaynak: https://www.forbes.com

Görsel kaynak: https://www.shutterstock.com/tr

Şirketinizin Pazarlaması için Yapay Zekadan Faydalanmanın Yolları

Yapay zekâdaki hızlı gelişmeler, tüm sektörler gibi, pazarlama sektörünü de önemli şekilde etkileyip dönüştürüyor. Yapay zekâ pazarlama araçları; kişiselleştirilmiş müşteri deneyimlerinden veri odaklı kampanya optimizasyonuna kadar pek çok olanak sunuyor. Şirket ve girişimlerin pazarlama için yapay zekâdan yararlanmasının pek çok yolu bulunuyor:

Kişiselleştirme: Yapay zekâ algoritmaları, kişiye özel mesajlar ve ürün önerilerini gerçek zamanlı olarak sunmak için büyük miktarda müşteri verisini analiz edebiliyor. Bu sayede web sitelerinin her ziyaretçinin bireysel tercihlerine ve geçmiş davranışlarına göre içerik ve teklifleri dinamik olarak uyarlanabilmesi gibi olanaklar sunan yapay zekâ teknolojileri, müşteri sadakatinin ve yeni müşteri kazanımının artmasında önemli rol oynuyor.

Tahmine dayalı analiz: Yapay zekâ, müşteri davranışlarını ve ihtiyaçlarını yüksek oranda doğrulukla tahmin ederek pazarlamacıların bu ihtiyaçlar doğrultusunda proaktif çözümler sunmasına olanak tanıyor.

Kampanya optimizasyonu: Yapay zekâ destekli araçlar, kampanya performans verilerini gerçek zamanlı olarak analiz ederek pazarlamacıların anında veriye dayalı ayarlamalar yapmasına olanak tanıyor. Böylelikle pazarlama kampanyalarının etkinliği artarken reklam harcamaları da önemli ölçüde azaltılabiliyor.

İçerik oluşturma: Yapay zekâ; reklam metinleri, sosyal medya gönderileri, görseller ve hatta ürün açıklamaları dahil olmak üzere pazarlama içeriği oluşturmak için giderek daha fazla kullanılıyor. Bu sayede içerik üretimi çok daha kolay hale gelirken üretim süreci de önemli ölçüde kısalıyor.

Çok kanallı pazarlama: Yapay zekâ, e-postadan sosyal medyaya ve uygulama içi mesajlaşmaya kadar birçok kanalda kusursuz, kişiselleştirilmiş deneyimler yaratmak amacıyla kullanılabiliyor.

Kaynak: https://www.entrepreneur.com
Görsel kaynak: https://www.shutterstock.com/tr

Arama Motorlarında Web Sitenizin Alan Adı Yetkisini Nasıl Artırırsınız?

Web sitenizin belirli bir konu alanıyla alakasını ve güvenirliğini gösteren ölçümler “alan adı yetkisi” olarak isimlendiriliyor. Ölçümlerin 1 ile 100 arasındaki puan değerleriyle belirlendiği alan adı yetkisinde, daha yüksek puanlar, sıralamada daha yüksek şans anlamına geliyor. Sitenize gelen yüksek kaliteli geri bağlantılar ise alan adı yetkinizin artmasına yardımcı oluyor.

Web sitenizin alan adı yetkisi puanlarını artırmak için izleyebileceğiniz birkaç temel adım bulunuyor.

Yüksek Kaliteli İçerik Üretimi

Web sitenizin arama motorlarında daha “değerli” olmasının ilk yolu, yüksek kaliteli ve insanların okumak isteyeceği içerikler üretmekten geçiyor. Kaliteli içerikler, daha fazla organik geri bağlantı elde etmenize olanak tanıyor. Bağlantı çeken içerikler oluşturmak için aşağıdaki yöntemlerden faydalanabilirsiniz:

• İstatistik ve veri ekleyin: Veri ve istatistik değerleri eklediğiniz web sitenizin, istatistiklerle desteklenen ve gerçekleri sunan diğer sitelerle bağlanma olasılığı artıyor. Bu nedenle içeriklerinize, özellikle rakiplerinizde olmayan, veriler eklemek önem taşıyor.
• Okunabilirlik ve doğruluk için çaba gösterin: İletmek istediğiniz bilgilerin, gerçekçi ve yeterince açık olduğundan emin olmanız gerekiyor.
• Bir sorunu çözün: Bir içeriğin bağlantıya değer olabilmesi için öncelikle hedef kitlenin sorularına yararlı cevaplar sunması gerekiyor. Kitlenizin ilgisini çekecek soruları bulmak için anahtar kelime araştırması yapabilirsiniz.
• Profesyoneller ve uzmanlarla röportajlar yapın: Profesyoneller ve düşünce liderleriyle yaptığınız röportajlardan elde ettiğiniz bilgileri, içeriklerinize dahil ederek daha fazla bağlantı çekebilirsiniz.

Geri Bağlantılarınızın Kalitesine Odaklanın

Popüler web sitelerinden gelen yüksek kaliteli geri bağlantılar, web sitenizin güvenilirliğini ve itibarını güçlendirirken alan adı otoritenizin artmasına da yardımcı oluyor. Bu nedenle olduğunca çok sayıda yüksek kaliteli geri bağlantı edinmeniz önem taşıyor. Bunun için sektörünüzdeki önde gelen web sitelerinin sahiplerine ulaşmayı deneyebilir, saygın sektör liderlerinden bloğunuza konuk olmalarını talep edebilir veya tanınmış sitelerle ortaklıklar kurmaya çalışabilirsiniz.

Kötü veya Düşük Kaliteli Bağlantılardan Kurtulun

Spam veya toksik bağlantılar, web sitenizin kalitesinin ve buna bağlı olarak alan adı yetkisi puanlarının düşmesine neden oluyor. Bu nedenle arama motorlarındaki puanlarınız düşmeden önce bu tür bağlantıları kaldırmanız veya reddetmeniz gerekiyor.

Peki, gelen bağlantının spam veya toksik olduğu nasıl anlaşılıyor? İlk olarak, bu tür bağlantılar genellikle düşük alan adı yetkisine sahip, standart altı web sitelerinden geliyor. Genellikle doğal olmayan veya manipülatif bağlantı kurma uygulamalarına girişiyorlar ve Google’ın bağlantı spam güncellemelerine uymuyorlar.

Bu tür bağlantıları tespit etmek için manuel olarak ya da SEO araçları aracılığıyla profilinizi düzenli olarak denetlemeniz gerekiyor. Bunları reddetmeden önce ilk olarak içerik sahibine ulaşabilir ve bağlantıyı kaldırmasını isteyebilirsiniz. İsteğinizin olumsuz yanıt alması durumundaysa bu bağlantıları reddetmek ve Google’a sitenizin sıralamasında bunları dikkate almamasını söylemek için Google Bağlantıları Reddetme araç sayfasını kullanabilirsiniz.

Web Sitenizin Dahili Bağlantısını Güçlendirin

İyi yapılmış bir dahili bağlantı yapısı, Google’ın web sayfalarınızı tarayıp dizine eklemesine yardımcı olarak görünürlüklerini ve alan otoritelerini artırabiliyor. İyi yapılan dahili bağlantılar, ziyaretçileri içeriğinizle daha fazla ilgilenmesini sağlamanın yanı sıra onları diğer sayfaları görüntülemeye teşvik edebiliyor.

Daha iyi dahili bağlantılar için aşağıdaki adımları izleyebilirsiniz:
• Bağlantılı metinlerinizin açıklayıcı, anahtar kelime açısından zengin olmasına ve bağlantılı sayfalarla eşleşmesine özen gösterin.
• Farklı bağlantılı sayfalar için aynı bağlantı metinlerini kullanmaktan kaçının.
• Dahili bağlantılarınızı 100’ün altında tutun. Aşırı dahili bağlantılarla sayfanız spam gibi görünebilir.

Sayfa İçi SEO Oluşturmayı Unutmayın

Daha iyi alan adı yetkisi için sayfaları arama motoru ve kullanıcılara göre optimize etmek büyük önem taşıyor. Bunun için iyi optimize edilmiş başlık ve meta açıklaması, doğru başlık kullanımı, anahtar kelimelerin doğru kullanımı, arama aracı değerlendirmesi, optimize edilmiş görsel ve videolar ekleme gibi detaylara dikkat etmeniz gerekiyor. Google’ın mobil öncelikli dizinleme özelliği nedeniyle web sitenizin mobil kullanım için de optimize edilmiş olması önem taşıyor.

Alan adı yetkisi oluşturma; sağlam bağlantılı kurma, kaliteli içerik üretimi, geri bağlantı kalitesi denetimi ve yönetimine odaklanan bütünsel bir süreç olduğundan kısa sürede iyi sonuçlar elde etmek çoğu zaman mümkün olmayabiliyor. Ancak bu sürecin zaman alacağını bilerek hareket etmek, ilerleyen dönemlerde web sitenizin daha iyi sıralama sonuçları elde etmesine yardımcı olacağı bir gerçek…

Kaynak: https://www.entrepreneur.com

Görsel kaynak: https://www.shutterstock.com/tr

Siber Saldırıları Başlamadan Önce Tespit Edebilen Yeni Sohbet Robotu

Georgia Tech ve Columbia Bölge Üniversitesi araştırmacıları, siber tehditleri önceden belirlemek amacıyla X gibi popüler sosyal medya platformlarındaki duyguları analiz eden yenilikçi bir sohbet robotu geliştirdi. Bu sohbet robotu, siber saldırı haberlerini paylaşan veya çeşitli konular hakkında gönderiler yayınlayan X kullanıcılarıyla etkileşim kurarak, potansiyel siber tehditleri tespit etmeyi hedefliyor. Üç aylık bir süre boyunca, sohbet robotu yaklaşık 100.000 kullanıcıya ulaşarak onların paylaşımlarına verdiği tepkileri analiz etti.

Araştırma ekibi, duygu analizinin insan-sohbet robotu etkileşimlerine entegre edilmesinin yeni bir uygulama olmadığını, ancak bu yöntemi siber tehditleri belirlemek için kullanmanın tamamen yenilikçi bir yaklaşım olduğunu belirtiyor. Bilgisayar korsanlarını duygu analizi yoluyla tespit etmenin zor olduğunu kabul eden araştırmacılar, bu yöntemin gelecekte çeşitli öngörü modelleri oluşturmak için kullanılabileceğini düşünüyor. Bu modeller, potansiyel tehditlerin erken tespiti için güçlü bir araç olabilir.

Yapay zekâ, belirli bir kitleyi hedef alarak onların davranışlarını analiz edebilir ve onay verme, kötüye kullanma veya saldırı gibi niyetleri algılayabilir. Araştırmacılar, bu yaklaşımla sosyal medya aracılığıyla siber güvenlik tehditlerinin tespit edilip edilemeyeceğini araştırdı ve çalışmalarının son derece olumlu sonuçlar verdiğini ifade etti. Ancak bu yöntem, araştırmanın sadece ilk aşaması olarak değerlendiriliyor. Gelecekte bu sohbet robotunun, farklı dillerde ve diğer sosyal medya platformlarında da uygulanabilir hale getirilmesi hedefleniyor.

Sonuç olarak, siber tehditleri önceden tespit edebilme yeteneği sunan bu sohbet robotu, siber güvenlik alanında devrim niteliğinde bir yenilik olarak kabul ediliyor. Bu teknoloji, gelecekte siber saldırıların önüne geçmek için kritik bir araç olabilir ve siber güvenlik stratejilerini köklü bir şekilde değiştirebilir. Bu gelişmenin, siber güvenliğin geleceğinde önemli bir rol oynayacağını ve güvenlik önlemlerinin daha proaktif bir yaklaşımla uygulanmasını sağlayacağını söyleyebiliriz.

Kaynak: https://techxplore.com/news

Görsel kaynak: https://www.shutterstock.com

Şirketinize En Uygun Yapay Zekâ Aracını Bulmak için Kendinize Sorabileceğiniz Sorular

Yapay zekâ, hukuki araştırmalardan pazarlama otomasyonuna kadar pek çok alanda işletmelerin verimliliğini artırmakta ve finansal kaynaklardan tasarruf etmelerini sağlamakta. Doğru yapay zekâ aracını seçmek, firmanızın daha iyi sonuçlar elde etmesine yardımcı olabilir. Peki, en uygun yapay zekâ aracını nasıl seçersiniz?

İşte, kendinize sorabileceğiniz bazı önemli sorular:

Bu Araç Hangi Sorunu Çözüyor?

İncelediğiniz yapay zekâ aracının belirli bir sorunu çözmek için tasarlanıp tasarlanmadığını anlamak, ilk adımınız olmalıdır. Eğer aracın hangi sorunu çözdüğünü net bir şekilde belirleyemiyorsanız, bu aracı elemek doğru bir karar olabilir.

Bu Araç İddia Ettiği Çözümü Gerçekten Sunabilir Mi?

Birçok yapay zekâ aracı, pazarlama stratejileriyle “çığır açan” veya “devrim niteliğinde” olarak tanıtılabilir. Ancak, vaadedilen çözümleri gerçekten sunup sunmadığını değerlendirmek önemlidir. Bu nedenle, yalnızca pazarlama söylemlerine dayanmadan, aracı deneyerek beklentilerinizi karşılayıp karşılamadığını test edin.

Bu Araç Bana Ne Kadar Zaman Kazandıracak?

Yapay zekâ aracı seçerken, bu aracın size ne kadar zaman kazandıracağını veya iş süreçlerinizi ne kadar hızlandıracağını dikkatlice değerlendirin. Zaman kazancı, aracın etkinliğinin önemli bir göstergesidir.

Bu Araç Bana Ne Kadar Değer Katacak?

Zaman tasarrufunun yanı sıra, aracın firmanıza ne kadar değer katacağı da önemlidir. Müşterilerinize yeni ürün ve hizmetler sunmanızı sağlayabilir mi? Gelirinizi artırmanızda etkili olacak mı? Bu sorulara yanıt aramak, doğru kararı vermenizde yardımcı olacaktır.

Bu Aracın Maliyeti Ne Kadar Olacak?

Yapay zekâ aracının maliyetini analiz etmek, satın alma kararı öncesinde kritik bir adımdır. Birçok araç, firmanıza olumlu sonuçlar getirebilir; ancak gereğinden fazla maliyetli olabilir. Bu nedenle, aracın öğrenme süreci, ekibinize gerekli eğitimlerin verilmesi, olası sorun giderme süreçleri ve mühendislik gereksinimlerini de hesaba katarak, yatırımın değip değmeyeceğine karar vermelisiniz.

Kaynak: https://www.entrepreneur.com

Görsel Kaynak: https://www.shutterstock.com/tr/

Yeşil Hidrojen Yolcu ve Yük Taşımacılığının Geleceğini Nasıl Şekillendiriyor

Yeşil hidrojen, ulaşım sektörünün karbonsuzlaştırılmasında büyük bir potansiyele sahip ve bu alanda önemli bir çözüm olarak öne çıkıyor. Michigan Üniversitesi tarafından yürütülen araştırmalar, yeşil hidrojenin karayolu, demiryolu, havacılık ve deniz taşımacılığı gibi ağır hizmet gerektiren alanlarda stratejik bir enerji kaynağı olarak kullanılabileceğini gösteriyor. Bu araştırma, hidrojenin motor ve yakıt hücrelerinde doğrudan kullanımını ve e-benzin, e-dizel, e-jet yakıtı gibi e-yakıtlar şeklinde dolaylı kullanımını inceliyor.

Araştırmacılar, hidrojen veya e-yakıtların üretimi, depolanması, taşınması ve dağıtımı sırasında ortaya çıkan sistem verimsizliklerinin enerji kayıplarına yol açtığını belirtti. Hatta bu süreçlerde yaklaşık %80-90 oranında enerji kaybı meydana geldiği tespit ettiler. Ancak  buna rağmen, hidrojenin ağır nakliye araçları için pil ve elektrik enerjisine kıyasla daha uygun bir enerji kaynağı olduğu sonucuna vardılar.

Uzun mesafeler kat etmesi gereken ağır nakliye araçlarında pil ve elektrik enerjisinin işlevsel olmayacağı ortaya konmuştur. Pil enerjisi, 200 milden uzun mesafeli uçuşları desteklemek, bir nakliye gemisini okyanus aşırı taşımak veya bir treni kıtalararası yolculukta kullanmak için yeterli gelmemektedir. Bu durumda, hidrojen veya e-yakıtların bu tarz uzun mesafeli ve ağır taşımacılık uygulamaları için daha uygun bir çözüm sunduğu anlaşılmaktadır.

Michigan Üniversitesi araştırmacıları, hidrojenin demiryolu ve nakliye sektörlerinde, uçak yakıtı olarak kullanımına kıyasla daha verimli bir enerji kaynağı olduğunu ifade etmektedir. Özellikle demiryolu ve nakliye taşımacılığında hidrojenin verimliliği, bu enerji kaynağının gelecekte daha yaygın bir şekilde kullanılacağına işaret etmektedir.

Sonuç olarak, yeşil hidrojenin gelecekte yük taşımacılığı ve demiryolu ulaşımı gibi alanlarda sıkça karşılaşacağımız ve vazgeçilmez bir enerji kaynağı olacağı öngörülmektedir. Yeşil hidrojen, ulaşım sektörünün sürdürülebilirliğini artırırken, karbon emisyonlarını azaltmada da kritik bir rol oynayacak. Bu, ulaşım sektörünün gelecekteki enerji dönüşümünde yeşil hidrojeni merkezi bir unsur haline getirebilir.

Kaynak: https://news.umich.edu

Görsel Kaynak: https://www.shutterstock.com

Kendini Organize Edebilen Drone’lar, Geleceğin Akıllı Şehirleri için Güvenli Trafik Çözümleri Vadediyor

Eötvös Loránd Üniversitesi’ndeki (ELTE) araştırmacılar, kendi kendini organize edebilen drone’larla geleceğin akıllı şehirlerini trafik yönünden daha güvenli hale getirmeyi hedefliyor.

Araştırma ekibi bunun için ileri görüşlü ve gerçek zamanlı güncellenen bir rota planlayıcısını; geleneksel, biyolojik esinli sürü modellerinin etkileşimleriyle bir araya getiriyor. Drone’lar bu sayede trafik çatışmalarından kaçınabiliyor ve birbirleriyle doğrudan koordinasyon sağlayabiliyor.

Merkezi kontrol olmaksızın, tamamen kendi kendini organize eden modelin etkinliğini ilk olarak simülasyonlarla test eden ekip; bu süreçte, aynı veya farklı hızlara ve önceliklere sahip yaklaşık 5000 drone’un, sürekli ve yüksek hızlı trafiği gösterebildiğini tespit etti.

Simülasyonun ardından, Biyolojik Fizik Bölümü’ndeki drone sürüsü teknolojisinin ticarileştirilmesi amacıyla kurulan bir şirket olan CollMot Robotics’e ait, yüz üyeli bir drone filosuna programlanan sistem, buradaki testi de başarıyla tamamladı.

Araştırma ekibi, bu çözümün, grup ilaçlamadan drone tabanlı kargo taşımacılığına ve savunma sanayi uygulamalarına kadar geniş bir uygulama yelpazesinde, otomatik sürü drone operasyonlarında yeni bir aşamayı başlatabileceğini ifade ediyor.

Kaynak: https://www.elte.hu/en

Görsel Kaynak: https://www.shutterstock.com/tr/

NASA’dan Hava Trafiğini Kolaylaştırmayı ve İyileştirmeyi Amaçlayan Bulut Tabanlı Platform

NASA, verilerden faydalanarak hava trafiğini iyileştirmeyi hedefleyen bulut tabanlı bir platformu kullanıma sunuyor. Dijital Bilgi Platformu (DIP) olarak adlandırılan sistem; hava durumu, olası gecikmeler gibi konular hakkında verileri toplayıp işleyerek uçuşların daha verimli hale gelmesine yardımcı oluyor. Platform sunduğu tüm faydaların yanı sıra seyahat süresinden tasarruf da sağlıyor.

NASA’nın Kaliforniya’daki Ames Araştırma Merkezi görevlileri, DIP sayesinde havacılık kullanıcılarına modern bulut tabanlı, hizmet odaklı bir mimari aracılığıyla dijital hizmetlerin nasıl sunulacağını da gösterdiklerini; böylelikle Federal Havacılık İdaresi, ticari havayolları, uçuş operatörleri ve hatta seyahat eden kişilerin bile geliştirilen bu platformdan yararlanabileceğini ifade ediyor.

2030 yıllar ve sonrasında havayolu trafiğinin çok daha yoğun olacağını öngören NASA, DIP’in daha verimli uçuşlar için çözümün önemli bir parçası olacağını düşünüyor.

NASA’nın gelecekteki hava sahasının güvenliği için en üst düzeyde otomatikleştirilmiş ve ölçeklenebilir bir ortam yaratacak yeni teknolojiler içeren araçlar hayata geçirmek gibi hedefleri bulunuyor. Bu araçların, verimliliği artırmak ve önümüzdeki yıllarda beklenen trafik artışını karşılamak için makine öğrenimi ve yapay zekâ gibi teknolojilerden yararlanması bekleniyor.

DIP’in ise bu yeni vizyonu uygulamaya başlamak için temel bir adım ve gelecekteki daha büyük teknolojiler için önemli bir yapı taşı olduğu düşünülüyor.

Kaynak: https://techxplore.com

Görsel kaynak: https://www.shutterstock.com