24 yaşındaki Gözde Büyükacaroğlu, Vivoo’nun kurucu ortaklarından biri. İTÜ Çevre Mühendisliği’nde eğitim gören Büyükacaroğlu, kişinin yaşam kalitesini arttırmaya yönelik tavsiyeler sunan bir wellness asistanı üzerine çalışıyor.
İşte Teknokentli #GirişimciKadınlar’dan beşincisi Gözde Büyükacaroğlu ve girişimi Vivoo…
1. Girişimciliğe nasıl başladınız?
“Çoğu girişimcinin çıkış noktası, kendini kanıtlama isteğidir” diye kabul gören bir kanı vardır. Bir şeyleri başarma, üretmeye olan tutkumuz; bunu tek başımıza başarma isteğimiz en temel motivasyonlarımız aslında.
2. Vivoo nasıl doğdu?
3 yıl önce iki kadın kurucu ortak olarak Vivosens isimli ilk girişimimizi kurduk. Taşınabilir tanı üzerine çalışan bu girişimde ekibimizin çoğunluğu kadındı, 6 kişilik ekibimizde tek bir erkek arkadaşımız vardı. Vivosens’in Ar-Ge süreçleri hala devam ediyor. Ancak şuanda yeni bir fikirle Vivoo’yu kurduk ve aktif olarak Vivoo üzerinden devam ediyoruz. 7 kişilik ekibimiz var, bunlarda 5’i kadın. Bu bir tercih değil aslında, ancak süreç sonrasında hep kadınlarla devam ediyor oluyoruz, motivasyonlarımız genellikle daha yüksek.
3. Vivoo nasıl bir soruna çözüm sunuyor?
Vivoo, idrar stripleri üzerinden kişinin yaşam kalitesini arttırmaya yönelik tavsiyeler sunan bir wellness asistanı. 10 parametreli idrar stripleri üzerine idrarınızı yaptıktan sonra, uygulama üzerinden fotoğrafını çekerek bu parametrelere göre sizlere tavsiyelerde bulunuyor. Bir idrar stribinin üzerindeki parametrelerle kullanıcının; böbrek, karaciğer, idrar yolları ve beslenme alışkanlıkları hakkında bilgi sahibi oluyor, şeker hastası olup olmadığını öğrenebiliyor veya yeterli su alıp almadığını fark edebiliyoruz. Parametrelerin birbirleriyle olan ilişkileri sayesinde de çok farklı anlamlara gelen geniş bir yelpazeden kişinin genel durumunu anlayabiliyoruz. Bunlara bağlı olarak da beslenme alışkanlıklarıyla ilgili tavsiyeler vererek kişinin daha iyiye gitmesini hedefliyoruz.
Günümüzdeki uygulamaların çoğunluğu, kişiye her an ne yediklerini sistemlerine giriş yapmasını isteyen ve bunları baz alarak “genel” tavsiyeler sunan sistemlerdir. Örneğin, sabah tost yediğinizden akşam tükettiğiniz brokolinin kaç gram olduğuna kadar sisteme girip, ne kadar su içtiğinizi sürekli yazmanız gereken; ancak karşılığında “günde 3litre su içmelisin” şeklinde genele hitap eden tavsiyeler veren uygulamalardır. Hiçbirimizin, düzenli olarak her gün 15 dakikamızı bir uygulamaya girip yediğimiz içtiğimiz her şeyi bir veri tabanından çekerek/ekleyerek kaydetme alışkanlığımız yok. Wellness dediğimiz olgu, tamamen kişisel olması gerekirken genele hitap eden tavsiyeler ile insan hayatında geniş bir karşılığı yok. Bu yüzden bu tarz uygulamalar, genellikle “sadakat” problemi ile karşılaşmakta. Yapılan bir araştırmaya göre, wellness/mobil sağlık uygulaması indiren insanların %80’i, ilk iki hafta içerisinde uygulamayı telefonlarından kaldırıyorlar. Vivoo, kesinlikle kullanıcısından bu tarz girişler yapmasını beklemiyor. İdrar striplerinden baktığı parametrelere göre insan hayatında karşılık bulacak tavsiyeler veriyor, aynı zamanda bunları da idrardan baktığı için kişinin objektif verileriyle çalışıyor. Böylelikle Vivoo, dün akşam aldığınız alkolün karaciğerinizi ne kadar yorduğunu anlayabiliyor ve karaciğerinizi rahatlatacak besin önerileri sunuyor. Herhangi bir tanı ya da tedavi amacımız yok, sadece beslenme alışkanlıklarımızdaki ufak değişikliklerle nasıl daha iyiye götürebileceğinizi gösteriyor. Sisteme yakın zamanda egzersiz ve uyku takibi de ekleyerek bütün olarak bir wellness asistanı olmayı hedefliyoruz.
4. Girişiminiz ile nasıl başarılar elde ettiniz?
Vivosens’in Sanayi Bakanlığı’nın “Teknogirişim Desteği” ile kurduk. Daha sonra, Vivosens ile Arı Teknokent’in önderliğinde gerçekleşen “Big Bang 2015”in birincisi olduk. Ayrıca, Yıldız Teknik Üniversitesi’nin “İlk İşim Girişim” yarışmasının birincisiyiz. Bunun dışında Amerika’da ve Türkiye’de çeşitli yarışmalardan ödüllerimiz var.
Aktif olarak yürüttüğümüz bir TÜBİTAK projemiz var. Ayrıca, Vivoo ile 500 İstanbul’dan yatırım aldık. Şuanda ortağım Miray, Amerika’da yatırım ve pazarlama üzerine çalışıyor. Önümüzdeki Nisan ayında kitlesel fonlama projesi ile Amerika’dan pazara açılacağız.
5. İş hayatında kadın olduğunuz için zorlandığınız anlar oldu mu?
Türkiye’de yaşıyoruz, kadın olmanın zorluklarını hepimiz biliyoruz. Haberlerden, yaşananlardan etkilenmemek elde değil. Ancak girişimcilik ekosisteminde kadın ya da erkek olmanızın bir etkisi yok. Bireysel olarak girişimciliğin cinsiyetinin olmadığını düşünüyorum. Cinsiyetlerden öte fikirlerin konuşuluyor olması mutluluk verici. Ancak hedef pazarlarınız ve bunların yapısı oldukça önemli. Vivosens’de hayvancılık sektöründe çalışıyorduk, daha geleneksel bir pazar fakat insanlardan ve çiftliklerden genellikle iyilik gördük. Elbette tüm bu alanların tamamında ilginç şeyler yaşamadık mı, yaşadık. Ancak genellikle başarıya karşı olan ön yargı daha fazla. Bu ön yargıyı kırmak her zaman daha zor. Toplumun gözündeki kadın algısı ve bu algıyla yönetilen insanların hepimizin üzerinde kurmaya çalıştığı belirli düzenler veya baskıları yok saymak her zaman kolay olmasa da kişiyi bu özgürleştiriyor.
6. Türkiye’de kadın girişimciliği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ekosistemde iki farklı kadın girişimci modeli var diyebiliriz. Bir yandan ailesine destek olmak amaçlı kurulan ufak işletmelerdeki geleneksel kadın girişimciler, bir yandan da daha çok teknoloji geliştiren startuplar ve buradaki eğitim düzeyi biraz daha yüksek olan girişimci kadınlar. Ancak kadınlar, Türkiye’deki girişimcilik ekosisteminin %10’unu oluşturuyor. Özellikle teknoloji geliştiren startuplardaki kadınlar ve kadın girişimcilere baktığımızda oranlar oldukça düşüyor. Hatta gittiğimiz her etkinliğin kadın sayı ortalamasını arttırıyoruz. Bunun en temel nedeni hala mühendislik, bilim, teknoloji konularının ve bu alanlardaki mesleklerin erkek egemen meslekler olması. Dolayısıyla Türkiye’deki girişimcilik ekosistemini besleyen meslekler, erkek egemen meslekler olarak kalıyor. Daha sonrasında da gelecek kaygıları ve ekonomik bağımsızlığa olan ihtiyaçları daha fazla olan kadınlar, daha güvence veren meslek dallarında ilerlemeye karar vererek, hayallerinden vazgeçiyorlar.
Günümüzde hem dünyada hem de Türkiye’de bu durum gittikçe değişiyor, kadınların hayatın her yönünde varlığı gittikçe artıyor, arttıkça daha fazla rol model ile daha fazla kadın ile gelişmeye devam ediyoruz. Ancak ne söylersek söyleyelim, “kadın girişimci” diyoruz. “Erkek girişimci” diye bahsetmiyoruz. Hala partilerimizin kadın kolları var. Her sektörde kadınların sayısının daha fazla artması ve cinsiyetlerle anılan meslekler mümkün olduğunca azalmalı.
7. Girişimci olmak isteyen kadınlara ne önerirsiniz?
Kadın erkek fark etmeden, hiçbirimizin hayallerinden vazgeçmek zorunda olmaması temel motivasyonu olmalı. Kendimize güvenerek, kendimiz ve çevremiz için en iyisi istediğimiz sürece başarabiliriz. Kendimizi gerçekleştirmek en temel motivasyonumuz olmalı. Toplumların kadınlara biçtiği rollerden sıyrılarak, hep daha özgüvenli ve daha istekli bir şekilde varlığımızı ortaya koymalıyız. Özgür olmalı, özgür düşünmeliyiz.