Etiket - Pennsylvania Üniversitesi

Önümüzdeki 10 Yılda Dünyayı Değiştirebilecek Büyük Keşifler Neler Olacak?

Son 10 yılda bilim dünyası büyük keşiflere imza attı. Neler mi? Örneğin, Higgs bozonunun keşfi, gen düzenleme için CRISPR kullanımı devrim yaratan gelişmelerden sadece birkaçı…  Peki, önümüzdeki 10 yılda bilimde neler yaşanması ve hangi teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor? İşte uzmanların ağzından 2020’lerde yaşanabilecek en heyecan verici keşifler, teknikler ve gelişmeler…

Evrensel grip aşısı

Uzunca bir süredir üzerinde çalışılan ama bir türlü geliştirilemeyen evrensel bir grip aşısı, önümüzdeki 10 yıl içinde geliştirilebilecek çığır açan tıbbi bir gelişme olabilir. Uzmanlara göre gelinen noktada evrensel grip aşılarına yönelik çeşitli yaklaşımlar ileri düzeyde ve şimdiden ümit verici sonuçlar birikmeye başladı. Teorik olarak, evrensel bir grip aşısının gribe karşı uzun süreli koruma sağlaması bu nedenle de her yıl grip aşısı yapma ihtiyacını ortadan kaldırması bekleniyor. Grip virüsünün bazı kısımları sürekli değişirken, pek çok kısmı da çoğunlukla yıldan yıla değişmeden kalıyor. İşte geliştirilmesi beklenen evrensel grip aşısına yönelik tüm yaklaşımlar, virüsün bu daha az değişken olan kısımlarını hedefliyor.

Evrensel grip aşısı için insanlardaki ilk denemeler Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü’nde (NIAID) başladı. Bu denemelerde, deneysel aşının güvenliğine ve katılımcıların aşıya karşı bağışıklık tepkilerine bakılacak. Bilim insanları araştırmanın ilk sonuçlarını da bu yılın başlarında bildirmeyi planlıyor.

Daha büyük ve daha iyi beyinler

Bilim insanları son 10 yıl içerisinde insan kök hücrelerinden üretilen ve “organoid” olarak bilinen mini beyinleri başarıyla yetiştirdi. Pennsylvania Üniversitesi Perelman Tıp Fakültesi’nden Nörobilim Profesörü olan Dr. Hongjun Song’a göre beyin organoidleri sadece erken fetal gelişiminde küçük bir beyin parçasına benzeyecek şekilde yetiştirilebiliyor. Bununla birlikte bu gelişme önümüzdeki 10 yıl içinde değişebilir. “Sadece hücre tipi çeşitliliği değil, hücresel mimariyi de gerçekten modelleyebiliriz” diyen Song’a göre olgun nöronlar kendilerini beyinde katmanlar, sütunlar ve karmaşık devreler halinde düzenliyor. Şu anda, organoidler sadece bu karmaşık bağlantıları besleyemeyen olgunlaşmamış hücreler içeriyor. Öte yandan Dr. Song, önümüzdeki on yılda bu zorluğun üstesinden gelinebileceğini düşünüyor. Beynin minyatür modelleriyle bilim insanları nörogelişimsel bozuklukların nasıl ortaya çıktığını anlamaya yardımcı olabilir; hatta gelecekte beynin hasarlı bölgelerinin yerini almak için sinir dokusunun “fonksiyonel birimlerini” bile büyütebilirler.

Dönüştürülmüş enerji sistemleri

İçinde yaşadığımız son 10 yılda yaşanan aşırı yağışlar, kuraklık, yükselen deniz seviyeleri aslında üstünde yaşadığımız gezegenin ne kadar kırılgan olduğunu ortaya koydu. Bu ciddi sorunun çözümlerinden birini dönüştürülmüş enerji sistemleri oluşturuyor. Illinois Üniversitesi’nde atmosfer bilimleri profesörü Donald Wuebbles, şiddetli hava koşullarından ve belki de deniz seviyesinin yükselmesinden kaynaklanan etkilerin nihayet iklim değişikliğini ciddiye almaya başlamamıza neden olduğunu belirterek “Enerji ve ulaşım sistemlerinin yenilenebilir enerjilere dönüştürülmesine yönelik yeni yaklaşımlar ve teknolojiler geliştirilecek” diyor. Penn State Üniversitesi’nde tanınmış Meteoroloji Profesörü Michael Mann ise önümüzdeki 10 yılda iklim konusunda harekete geçileceğini ancak bu geçişi hızlandıracak politikalara ve bu politikaları destekleyecek politikacılara ihtiyaç bulunduğunu söylüyor.

Axion’un keşfi

Son 10 yılda, çok küçük dünyamızdaki en büyük haber, diğer parçacıklara kütlelerini ödünç veren gizemli “Tanrı parçacığı” olan Higgs bozonunun keşfiydi. Bu keşif şu açıdan da önemliydi; Higgs’in bulunmasıyla diğer parçacıklar da yavaş yavaş öne çıkmaya başladı. Nitekim Nobel ödüllü fizikçi Frank Wilczek’e göre bu varsayımsal parçacıklardan birini bulma konusunda makul bir şansımız bulunuyor.

Aslında Axion, sıradan maddelerle nadiren etkileşime giren bir parçacık sınıfı yani tek bir parçacık değil. Karanlık maddeyi açıklamaya yardımcı olacak ve madde-antimadde dengesizliği hakkında bilgi verecek olan Axion keşfiyle bilim insanları, yerçekimi dalgalarını veya uzay zamanındaki dalgalanmaları tespit etmeyi hedefliyor. Axion’u bulmak için yapılan girişimler arasında şu ana dek Axion Karanlık Madde deneyi ve CERN Axion Güneş Teleskobu bulunuyor.

Dünyaya benzeyen bir atmosfer

6 Ekim 1995’te bir çift gökbilimci, güneşe benzer bir yıldızın yörüngesinde dolaşan ilk dış gezegenin keşfini açıkladığında evrenimiz daha da büyüdü. NASA’ya göre bu keşif sonsuza dek “evreni ve içindeki yerimizi görme biçimimizi” değiştirdi. On yıldan fazla bir süre sonra, gökbilimciler güneş sistemimizin dışında yıldızların etrafında dönen 4.104 dünyayı doğruladı ve artık şimdi 10 yıl önce bilinmeyen birçok dünya mevcut.

Astrofizikçi Seager’a göre önümüzdeki 10 yıl, James Webb Uzay Teleskobu’nun (JWST) beklenen lansmanı ile astronomi ve dış gezegen bilimi için oldukça heyecan verici olacak. Hubble Uzay Teleskobu’nun kozmik ardılı olan JWST’nin 2021’de piyasaya sürülmesi planlanırken; bilim insanları ilk kez öte gezegenleri kızılötesinde görebilecek. Tabii gelişmeler bununla da kalmayacak. Söz konusu teleskopla dünya benzeri atmosfere sahip kayalık gezegenlerdeki su buharı da tespit edebilecek. Su buharı da canlılar için yaşam anlamına geldiği için bilim insanları bunu umut verici bir yaklaşım olarak değerlendiriyor.

Kaynak: https://www.livescience.com/next-decade-biggest-scientific-advances.html