Biyometrik teknoloji alanında yapılan çalışmalar ve ortaya konan başarılı sonuçlar hayranlık uyandırıcı… Yakın bir gelecekte biyometrik teknolojiyi dijital yaşamımızın her alanına sızdığını göreceğiz. Peki, bu teknolojinin hizmetine sunulan bedensel özelliklerimiz ne kadar güven altında?
Amerikan Üniversitesi’nde iletişim çalışmaları profesörü olan Aram Sinnreich, kısa bir süre önce Washington’daki Whole Foods Market’e alışverişe gitti ve cüzdanını evde bıraktığını fark etti. Kartı yoktu, parası yoktu ama endişelenmek için bir nedeni de yoktu. Zira iPhone’unu ödeme yapmak için cebinden çıkararak yüzünü kullandı. O gün geleceğe bir bakış attığını söyleyen Sinnreich’e göre biyometrik teknoloji, dijital yaşamımızın her alanına sızıyor.
Gelişen teknolojilerle birlikte insanlar, akıllı telefonlarını kullanarak ödeme yapabilmekteler, bedensel özelliklerini (yüz, ses, parmak izi, el geometrisi, iris ve retina) kullanarak ödeme yapabilmenin de bir adım gerisindeler… Yakın bir zamanda ise mağaza içi yüz tanıma makineleri sayesinde akıllı telefona bile ihtiyaç duyulmayacağı tahmin ediliyor. Sinnreich, Apple ve Amazon gibi önemli teknoloji şirketlerinin tüketicilerin bir mağazada rahatça dolaşarak bir kart veya araç olmaksızın ödeme yapabilecekleri günü sabırsızlıkla beklediklerini söylüyor.
17 kat fazla olacak
Biyometrik mobil cüzdanlar -yüzlerimiz, parmak izlerimiz veya retinamızı kullanan ödeme teknolojileri- halihazırda zaten mevcut. Pazar araştırması şirketi IT Intelligence Markets’e göre, küresel mobil ödeme pazarının yüzde 33’lük büyüme oranı kaydederek 2026’da 457 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Mobil ödeme büyüdükçe biyometrik teknoloji de dijital yaşamımızda daha fazla yer buluyor. Ödemeler nakitten kredi kartlarına akıllı telefonlara geçtikçe, finansal teknoloji şirketleri de biyometrik hizmetlerini artırıyor. Hatta uzmanlar biyometriyi ödeme yöntemi olarak kullanmanın ileride oldukça popüler olacağını düşünüyor. Nitekim yapılan bir araştırma mobil biyometrelerin 2023’de mağaza içi ve uzaktan mobil ödeme işlemlerinde 2 trilyon ABD doları bulacağını -bu yılki işlemlerde tahmin edilen 124 milyar dolardan 17 kat daha fazla olacağını- öngörüyor.
Telefonlar, bu teknolojiye giriş yaptı
Yüz tanıma teknolojisi günümüzde finansal hizmetlere de girmiş durumda. Örneğin Mastercard ve Visa insanların telefonlarından hesaplarına giriş yapmak için yüzlerini kullanmalarını gerektiren güvenlik özelliklerine sahip. Apple’ın iPhone X’i, insanların telefonlarının kilidini açmak için “Yüz Kimliği” kullanmalarını sağlıyor ve Samsung Galaxy S8 ve S8+ iris tarayıcısına sahip. Amazon’un Rekognition yüz tanıma servisi de hem nesneleri hem de insanları tanımlayabiliyor. Üstelik yüz tanıma teknolojisiyle ilgili gelişmeler bu örneklerle sınırlı kalacağa benzemiyor. Zira Mordor Intelligence’a göre, 2018 ve 2024 arasında yüz tanıma endüstrisinin 9 milyar dolara çıkacağı tahmin ediliyor. Hatta 2023’e kadar akıllı telefonların yüzde 80’inin yani 5 milyardan fazla cihazın biyometrik donanıma sahip olacağı öngörülüyor.
Federal yasa mevcut değil
Biyometrik teknolojideki bu hızlı büyüme beraberinde bir takım sorunları da getiriyor. Nitekim özel sektörün ABD’deki biyometrik bilgilerin toplanmasını ve kullanımını düzenleyen genel olarak uygulanabilir bir federal yasa bulunmuyor. Bir kısım uzman da ticari amaçlar için kullanılan biyometrik teknolojiden endişe duyuyor. Bu endişenin arkasında ise 201’de, 5.6 milyon kişinin parmak izi verilerinin iki ayrı siber saldırıda çalınması yatıyor. Her ne kadar Amerika Birleşik Devletleri’ndeki üç eyalet-Washington, Texas ve Illinois – biyometrik bilgi gizliliğini düzenleyen yasaları çıkarmış olsa da mevcut düzenleme eksikliği, biyometrik bilgilerin her birey için kalıcı ve benzersiz olması kimlik hırsızlığı için endişe yaratmaya devam edeceğe benziyor.