Aslı Elif Tanuğur, İstanbul Teknik Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü’nden 1996 yılında mezun oldu. 2000-2013 yılları arasında bal sektöründeki firmalardan birinde Ar-Ge ve Kalite Direktörü olarak görev yaptı. Bu arada İTÜ Gıda Mühendisliği Bölümü’nde yüksek lisans öğrenimini tamamladı. Görevi süresince pek çok ulusal ve uluslararası proje gerçekleştirdi. Yönettiği projeler, TÜBİTAK-TEYDEB, İstanbul Ticaret Odası ve Eurowards Türkiye tarafından da ödüllendirildi. ISO 9001, ISO 22000, BRC ve ISO-17025 kalite ve gıda güvenliği yönetim sistemlerinin kurulup belgelendirilmesini sağladı.
İşte Teknokentli #GirişimciKadınlar’dan ikincisi Aslı Elif Tanuğur ve girişimi SBS…
1. Girişimciliğe nasıl başladınız?
Ben, oğlumda yaşadığım bağışıklık sorunu dolayısıyla propolis ve arı sütü ile tanıştım. Propolisin ülkemizde üretilmediğini ve Çin’den geldiğini öğrenince öncelikle oğlum için kendim üretmeye karar verdim. 6 ay kendi ürettiğim propolis özütü ve arı sütünü kullandıktan sonra bu ürünleri tüm annelere ulaştırma hayaliyle yola çıktım. Türkiye’de daha önce üretilmeyen propolisi yine Türkiye’de ilk kez “Sözleşmeli Arıcılık” modeli ile üretmek ve proses yöntemini geliştirerek insan tüketimine uygun hale getirmek için SBS’yi kurdum.
2. SBS nasıl doğdu?
Firmamızı KOSGEB destekli Ar-Ge projesiyle İstanbul Teknik Üniversitesi Arı Teknokent’te kurduk. Bu yola değerli eşim; ziraat mühendisi arıcılık uzmanı Taylan Samancı ve İTÜ Gıda Mühendisliği Bölümü’nde öğretim görevlisi, aynı zamanda benim de hocam olan Prof. Dr. Dilek Boyacıoğlu ile birlikte çıktık. 2014 yılında 5 kişi iken; şu an geldiğimiz noktada 50 kişilik bir ekibiz. Her geçen gün ekibimize yeni değerler katarak büyümeye devam ediyoruz.
3. SBS nasıl bir soruna çözüm sunuyor?
Bağışıklık hayatın her döneminde her zaman önemli. Propolis, bağışıklığa destek amaçlı kullanılabilecek, antioksidan maddelerden oluşan doğal bir arı ürünü. Ülkemiz 7 milyon arı kovanıyla kovan sayısı bakımından dünyada 2.sırada olmasına rağmen, bal dışındaki diğer arı ürünlerinin üretimi yok denecek kadar az. Ne yazık ki bu ürünler ülkemize çoğunlukla Çin’den ithal ediliyor. Biz 2013 yılında firmamızı kurduk ve Türkiye’de üretilmeyen propolisin ülkemizde ilk kez “Sözleşmeli Arıcılık” modeliyle yerli üretimini başlattık. Anadolu coğrafyası tüm dünyadaki endemik bitkilerin üçte birini içeriyor. Yerli üretimle Anadolu’nun eşsiz bitkilerinden gelen bu değerli ürünleri tüketicilerle buluşturabiliyoruz. Türkiye’de üretimi yapılmayan bir ürünü artık hem üretebiliyor, hem de tüm dünyaya ihraç ediyoruz.
Aynı zamanda, uyguladığımız “Sözleşmeli Model” ile her bir arıcının ürettiği ürünleri kesin olarak hangi rakamdan alacağımızın taahhüdünü vererek bu şekilde “Adil Ticaret” sağlıyoruz. Tüm bunlar iyi arıcılık uygulamalarının sağlanabilmesi için yegâne tek yöntem olan “Sözleşmeli Arıcılık” modelinin sürdürülebilir olmasını ve hem arıcıların hem de üreticinin güven içerisinde karşılıklı bir çalışma hayatı yürütebilmesini olanaklı kılıyor.
4. Girişiminiz ile nasıl başarılar elde ettiniz?
Ürünlerimizi kovandan sofraya prensibiyle yurt içinde BEE’O, yurt dışında BEE&YOU markasıyla doğal besin içeriği ve biyolojik aktivitelerini koruyarak tüketicilerimize sunuyoruz. Türkiye’de online, eczane ve perakende kanalı olmak üzere toplam 5.000 noktaya ulaştık. Amerika’da online olarak www.bee-and-you.com web sitesi üzerinden tüm Amerika’ya, ayrıca distribütörler aracılığıyla New York, Boston, Florida ve New Jersey gibi bölgelere de dağıtımını gerçekleştiriyoruz. Amerika’da toplam 200 satış noktasına ulaştık. Ayrıca kendi web sitemize ek olarak; Amazon, Wallmart gibi e-ticaret sitelerinde de ürün satışını gerçekleştiriyoruz. Bunun yanı sıra Kore, Almanya, Hollanda, Suudi Arabistan ve Pakistan’a ürünlerimizi ihraç ediyoruz. Kurulduğumuz günden bu yana ulusal ve uluslararası toplamda 12 farklı ödüle layık görüldük. Türkiye’de yerli üretimini başlattığımız Anadolu propolisini dünyaya tanıtma yolunda emin adımlarla ilerliyoruz.
5. İş hayatında kadın olduğunuz için zorlandığınız anlar oldu mu?
Kadın girişimci olarak bu yola çıkıyor olmanın bazı zorluklarını yaşadım. Çevremdeki insanlar, teknik bilgi birikime sahip olduğumu fakat ticaretin farklı olduğunu ve zorlanabileceğimi belirttiler. Fakat ben tereddüt etmedim. Hedefimi çoktan belirlemiştim; kendime güvenim tamdı. Yalnızca hedefime odaklandım, durmadan çalıştım, gün geçtikçe ekibimi genişlettim ve çok emek vererek bugünlere gelmeyi başardım. Girişimci olmanın hele de kadın girişimci olmanın maddi ve manevi zorlukları var tabi ki ancak bunlar beni asla yıldırmadı ve çok zorlandığım anlarda bile pes etmedim. Network ve iletişim ağı çok önemli işinizi büyütürken. Sorunları; iletişim, bilgiyi doğru kullanma ve çok çalışma ile aştım.
6. Türkiye’de kadın girişimciliği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Kadın; erkek egemen bir toplumda teknik anlamda olduğu kadar ticari anlamda da başarılı bir girişimci olabileceğimi ispatlamak zorunda. Burada tek bir hakkımız var. Kadın başarısız olduğunda toplumun gözünde de aile içinde de ikinci bir hak verilmiyor. Erkeklere ise başarısız da olsalar defalarca yeniden iş kurmaları için hem maddi hem manevi destek sağlanıyor. Girişimcilikte, kimse yapmıyorsa bir nedeni vardır sen de yapamazsın deniliyor. Oysa felsefemiz kimsenin yapamadığını yapmak olmalı. Kimse yapamıyorsa ben mutlaka yapmalıyım demeliyiz. Bu inançla, yolunda emin adımlarla ilerleyecek kadın girişimcilerinin sayısının ülkemizde artarak ilerlemesini temenni ediyorum.
7. Girişimci olmak isteyen kadınlara ne önerirsiniz?
Bu yolda olan kadınlara tavsiyem; her şeyden önce kendilerine inanmaları, arzu etmeleri, çok çalışmaları ve risk almaktan çekinmemeleri olacaktır. İnsan bir işi gerçekten isteyerek, inanarak yaparsa ve emek verirse başarmaması için hiçbir sebep yok.