Etiket - Yapay Zeka

İngiltere Menşeili DeepMind, Protein Sorununu Çözdü

“Tipik bir proteinin tüm olası konfigürasyonlarını kaba kuvvet hesaplamasıyla numaralandırmak, bilinen evrenin yaşından daha uzun sürer.” 20’nci yüzyılda yaşamış Amerikalı bir moleküler biyoloğu Cyrus Levinthal’ın protein üzerine bu iddiası, günümüz yapay zekası sayesinde çok daha kısa bir zaman aldı. DeepMind adındaki bir yapay zeka, proteinlerin yapılarına yönelik oluşturulan 3 boyutlu modeller sayesinde çözümü için çok uzun süre gerektiren protein sorununa cevap buldu.

Öyle bir problem düşünün ki, çözülmesi hastalıkları ortadan kaldıracak güçte ama cevabının insanlar tarafından bulunması milyarlarca yılı alacak zorlukta… “Protein katlanması” adı verilen bu sorun 1970’li yılların başından beri bilim insanlarının gündeminde ve 50 yıldan beri araştırmacılar bu konu üzerinde çalışıyorlar. Araştırmacılara göre bu sorunu anlamak için yapılması gereken 3 boyutlu modellerin sayısı oldukça fazla… Hatta sayılar o denli büyük ki kimi uzmanlara göre insan gücü ile hesaplama yapmanın evrenin yaşından daha uzun süreceği düşünülüyor. İşte bu imkansız soruna yapay zeka bir cevap bulmayı başardı. 2018’de DeepMind’ın protein araştırmalarına yardımcı olmak için geliştirilen AlphaFold isimli aracı, yaklaşık 170 bin protein yapısının bulunduğu bir veri tabanı ile eğitildi. Protein yapılarına dair bilimsel testlerde yüzde 92,4 puan alan AlphaFold, bu sayede hatalı çalışan ve yapıları keşfedilemeyen proteinlerdeki “katlanma” sorununa dair en net verileri sunabildi.

Çarpıcı bir ilerleme

Max Planck Geliştirme Enstitüsü Direktörü Profesör Andrei Lupas, konuya ilişkin yaptığı açıklamada “AlphaFold’un şaşırtıcı derecede hassas modelleri, on yıla yakın bir süredir bağlı kaldığımız bir protein yapısını çözmemize olanak tanıdı ve sinyallerin hücre zarlarından nasıl iletildiğini anlama çabamızı yeniden başlattı” diyor. Nobel ödüllü Royal Society Başkanı Profesör Venki Ramakrishnan ise bu hesaplama çalışmasının biyolojide 50 yıllık büyük bir zorluk olan protein katlanması sorununda çarpıcı bir ilerlemeyi temsil ettiğine değinerek “Biyolojik araştırmayı temelden değiştirecek birçok yolu görmek heyecan verici olacak” diye konuşuyor.

Pandemilerin sonu gelebilir

AlphaFold’un yetenekleri bununla sınırlı olmayacak. Araştırmacılara göre söz konusu teknoloji yakın bir gelecekte bilim insanlarının hatalı çalışan proteinleri ve bunların belirli hastalıklara yol açma nedenlerini belirlemelerine yardımcı olabileceği gibi tıbbi tedavileri hızlandırabilecek yeni ilaçlar geliştirmelerini de sağlayabilecek. Bununla birlikte plastik atıkları parçalamak için enzimlerin geliştirilmesinde veya yeni virüslerin protein yapılarını tahmin ederek gelecekteki pandemilerin sona erdirilmesinde de etkili olabilecek. Bunların ötesinde, şu anda yapılarını bilinmeyen yüz milyonlarca proteinin çözülmesine de yardımcı olabilecek.

 

Kaynak:

https://newatlas.com/biology/deepmind-ai-50-year-protein-folding-problem/

https://analyticsindiamag.com/alphafold-deepmind-breakthrough-biology-ai/

 

 

2021’de Yapay Zekayı Bekleyen 4 Yeni Trend

2021’de Yapay Zekayı Bekleyen 4 Yeni Trend

Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını, iş yapma biçimlerini pek çok yönden değiştirdi. Öte yandan yapay zekanın yaşamımız üzerindeki etkisi bu süreçte azalmadığı gibi oldukça arttı ve akıllı makinelerin bu salgına ve gelecekte karşılaşabileceğimiz diğer salgınlara karşı devam eden mücadelede büyük bir rol oynayacağı aşikar hale geldi.

İçinde bulunduğumuz 2020’de koronavirüs pandemisi ortaya çıkmadan ve pek çok şey alt üst olmadan önce yapay zeka özellikle de makine öğrenimi ve akıllı makineler neredeyse her sektörde yaygın bir karışıklığa neden oluyordu. Tüm dünyada etkili olan küresel salgın ise çalışma hayatını ve iş yapma şekillerini baştan aşağı değiştirdi. Buna karşın yapay zekanın yaşamlarımız üzerindeki etkisi azalmadı hatta kendi kendine öğretme algoritmalarının ve akıllı makinelerin bu ve gelecekte karşılaşabileceğimiz diğer salgınlara karşı devam eden mücadelede büyük bir rol oynayacağı anlaşıldı.

Yakın gelecekte yaşama ve çalışma şeklimizi değiştirecek teknolojileri seçmek söz konusu olduğunda, yapay zeka şüphesiz önemli bir trend olmaya devam edecek. Peki, önümüzdeki yılda yapay zekada neler değişecek ve neler ön plana çıkacak? İşte cevabı…

Daha Akıllı Büyük Veri Analitiği ve Öngörüleri

Devam eden ve ne zaman sona ereceği henüz bilinemeyen pandemi sırasında, virüslerin dünya çapında yayılmasına ilişkin verileri hızlı bir şekilde analiz etme ve yorumlama ihtiyacını ilk elden görmüş olduk. Hükümetler, küresel sağlık kuruluşları, akademik araştırma merkezleri bilgilerin toplanabileceği ve birlikte çalışılabileceği yeni yollar geliştirmek için bir araya geldi. Her gece yaşadığımız bölgedeki güncel enfeksiyon veya ölüm oranları verildiğinde, bunun sonuçlarını haberlerde görmeye alıştık.

Teknolojik ilerleme, bu salgının 50 milyon cana mal olan 1918 İspanyol Gribi salgını kadar öldürücü olmamasının ana nedenlerinden biri… Tıbbi teknoloji ve bakım standartlarındaki ilerleme, salgınların daha hızlı tespit edilebilmesi ve karantina uygulamalarını sağlayan iletişim teknolojisindeki ilerlemeler söz konusu teknolojinin alt başlıkları ve önümüzdeki yıl, salgınlarla daha etkili bir şekilde başa çıkmamızı sağlayan teknolojik gelişmeler listesine yapay zeka da eklenecek. Yapay zeka sayesinde salgınlar daha kolay tespit edilecek, enfekte kişiler arasındaki iletişim izlenebilecek, daha doğru teşhisler konulacak ve bir virüsün gelişebileceği yolları tahmin ederek gelecekte daha etkili ve kalıcı aşılar geliştirilebilecek. Üstelik yapay zekanın yalnızca virüslerle mücadeleyle ilgili değil, sağlık hizmetinin diğer birçok alanında da hızla benimsendiğini göreceğiz.

Otomatik Tespit ve Önleme

Pandemi döneminde sosyal mesafe kurallarına uyulup uyulmadığını izlemek için pek çok ülkede drone’lar kullanıldı. Bir kalabalığın içindeki insanlarda “yüksek ateş” gibi COVID-19 semptomlarını tespit etme yeteneğine sahip drone’lar gibi daha gelişmiş uygulamalar ufukta görünüyor. Bu sistemler, drone’larda kameralar tarafından yakalanan verileri analiz etmek ve yetkilileri virüsün yayılmasıyla ilgili istatistikler ile olasılıklar hakkında bilgilendirmek için kullanılacaklar. Bir diğer gelişme alanı da yüz tanıma teknolojileri olacak ki halihazırda bu teknoloji, yetkililer tarafından karantinadan kaçınanları tespit etmek veya kalabalığın içinde semptomlar gösterenlerin hareketlerini izlemek için kullanılıyor. Kamuoyu, daha önceleri oldukça kuşkuyla baktığı yüz tanıma teknolojisine sağlık riskleri nedeniyle artık daha toleranslı hale geldi.

Geri Tepen İşler – Davranışsal Dönüşümü Tahmin Etme

COVID-19’un yayılması yaşamı, çalışma ve sosyalleşme şekillerini büyük ölçüde etkiledi. Toplumun birçok alanında dijitale doğru istikrarlı ve güçlü bir eğilim bulunuyordu ve salgın ise bu eğilimi adeta bir izdihama çevirdi. Örneğin Amazon’un 2020’nin ikinci çeyreğindeki satışları, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 40 artış gösterdi. Çünkü şimdiye kadar online alışverişten kaçınanlar bile seçeneklerini yeniden değerlendirmek zorunda kaldı.

Bu süreçte müşterilerinin yeni bir gerçekliğe nasıl adapte olduklarını anlamalarına yardımcı olmak için yapay zeka araçları ve platformları zaten işletmelerin yanlarında…  Daha önce ticaret ve ilişki geliştirme için dijital kanalları benimsemekte geciken kuruluşlar, durumun aciliyetini anlamaya başlayarak davranışsal analitik ve kişiselleştirme gibi kavramları hızla benimsedi. Kuruluşlara bu teknolojiye erişim sağlayan araçların ise 2021 boyunca giderek yaygınlaşması bekleniyor.

Bir Sonraki Pandemiyi Daha Başlamadan Engellemek

Yapay zeka algoritmalarının çoğu tahmine yönelik ve yapay zeka destekli epidemiyolojinin en önemli bölümü, gelecekteki salgınların ne zaman ve nerede meydana geleceğini doğru bir şekilde tahmin edebilen sistemler yaratabilmek olacak. Aslında bu araştırma bir süredir devam ediyor hatta mevcut salgınla ilgili çapıcı bir uyarı yapay zeka tarafından oluşturulmuştu bile… Buna göre Toronto merkezli BlueDot’un aracı, 31 Aralık 2019’da Çin’in Wuhan kentinde olası bir salgın hakkında bir uyarı yayınladığında günlük 100 binin üzerinde hükümet ve medya veri kaynağını tarıyordu.

Yapay zeka araştırmalarından önümüzdeki 18 ay içinde viral salgınları tespit etme ve bu tehlikeye tepki verme yeteneğini daha da geliştirmesi bekleniyor. Ancak bunun gerçekleşmesi için hükümetler ve özel sektör arasında devam eden küresel iş birliğinin bulunması gerekiyor. Bu nedenle, tıbbi data setlerine erişim ve uluslararası bilgi alışverişinin önündeki engeller gibi başlıklar önümüzdeki yıl için gündemdeki konular olacak.

Kaynak: https://www.forbes.com/sites/bernardmarr/2020/09/21/the-4-top-artificial-intelligence-trends-for-2021/#28b2819d1c2a

14 Ülke Bir Araya Gelerek Küresel Yapay Zeka Ortaklığı Kurdu

Yapay zekanın doğru, insanlık yararına kullanımı ve hukuksal çerçevesinin oluşturulması konusunda somut adımlar atılıyor. Bunun sonucu olarak 14 ülke bir araya gelerek yapay zekanın “sorumlu” gelişimini denetlemeyi amaçlayan ve öncelikle teknolojinin Covid-19 pandemisinden kurtulmaya nasıl yardımcı olabileceğini inceleyen Küresel Yapay Zeka Ortaklığı (GPAI) kurdu.  

 

Sürekli gelişen ve kendini yenileyen yapay zekanın geleceği her zaman tartışmaya açık oldu. Yapay zeka, kimileri için geleceğin vazgeçilmez bir unsuru olacak, kimilerine göre ise insanlığın sonunu getirecek. Nitekim yapay zekaya temkinli yaklaşan isimlerden biri olan Elon Musk’a göre yapay zeka konusunda insanoğlu çok dikkatli olmalı zira yapay zeka nükleer silahlardan bile daha tehlikeli… Sektördeki isimler tartışmalara devam ederken; yapay zekanın geleceği konusunda bugüne kadar en somut adım atıldı ve “Yapay Zekâ Küresel Ortaklığı” (GPAI) kuruldu. Avustralya, Kanada, Fransa, Almanya, Hindistan, İtalya, Japonya, Meksika, Yeni Zelanda, Güney Kore, Singapur, Slovenya, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve Avrupa Birliği’ni de içeren grubun ortak açıklamasında “Kurucu üyeler olarak bizler yapay zekanın insan merkezli gelişimini ve bu teknolojinin insan hakları, temel özgürlükler ve ortak demokratik değerlerimizle tutarlı bir şekilde desteklenmesini sağlayacağız” denildi.

Dört konuya odaklanılacak

Girişim, yapay zeka araştırmalarını ve uygulamalı faaliyetlerini endüstri, sivil toplum örgütleri, hükümetler ve akademi ortakları ile çalışarak desteklemeyi amaçlıyor. Aynı zamanda yapay zekayı “insan hakları, çeşitlilik, yenilikçilik ve ekonomik büyümeye dayanan” bir yaklaşımla geliştirmek istediğini de açıklıyor. Grubun ilk aşamada ise “sorumlu yapay zeka”, “veri yönetimi”, “işin geleceği” ve “yenilik ve ticarileştirme” konularına odaklanması bekleniyor.

Yapay Zekâ Küresel Ortaklığı’nın (GPAI) sekreteryasını ise Ekonomik İş birliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) üstlenirken; OECD Genel Sekreteri Angel Gurría, “Yapay zeka, Covid-19’a ve diğer küresel zorluklara, güven, şeffaflık ve hesap verebilirlik ile geliştirilmesi ve kullanılması koşuluyla katalizör rol oynayabilecek gerçek bir dönüşüm teknolojisi” diye konuşuyor. Nitekim, salgının başından itibaren virüsün tanımlanmasından ilaç geliştirilmesine, hasta bireylerin teşhisinden aşı çalışmalarına kadar pek çok alanda yapay zekadan faydalanılıyor. Hatta hastalığın yayılımının modellenmesinde ve toplanan büyük verinin analizinde derin öğrenme kullanılıyor. Bu nedenle uzmanlara göre pandemi sürecinin ortaklığın kurulma sürecini hızlandırdığını söylemek mümkün…

Kaynak: https://tech.newstatesman.com/policy/global-partnership-on-artificial-intelligence

 

 

 

Habercilikte Yapay Zeka Dönemi Başlıyor

Gazeteciler tarafından yapılan çeşitli yayın organlarından haber, manşet ve fotoğraf seçimini bundan sonra yapay zeka yapacak. ABD’li teknoloji devi Microsoft, internet sitesi MSN’de haber seçimi için yapay zeka programı kullanmayı planlıyor.

Son dönemlerde kullanımı giderek artan yapay zekanın bu önlenemez yükselişinden gazetecilik ve editörlük mesleği de nasibini aldı. Zira Microsoft, ABD’de haber denince akla gelen en önemli internet sitelerinden olan ve 140 ülkeden 500 milyon kişiye ulaşılan MSN.com için gazeteciler tarafından yürütülen ve çeşitli yayın organlarından haber, manşet ve fotoğraf seçimini “otomatikleştirilmiş sistemler”e yani yapay zeka programına yaptırtmayı planlıyor. Şirket internet sitesinde içeriklerini kullanmak için farklı haber kuruluşlarına ödeme yaparken; bu haberlerin seçimi ve nasıl sunulacağı Microsoft bünyesinde çalışan gazeteciler tarafından yapılıyordu. Microsoft yetkilileri konuya ilişkin yaptığı açıklamada bu kararın Corona salgınının sonucu olmadığının altını çizerek diğer şirketler gibi kendilerinin de işlerini düzenli olarak değerlendirmeden geçirdiklerini ve bunun da zaman zaman bazı yerlere daha fazla yatırımla, bazılarının yeniden düzenlenmesiyle sonuçlanabileceğini kaydetti.

Kaynak: https://www.bbc.com/news/world-us-canada-52860247

Yapay Zekanın Gözü Bankacıların Yerinde

Yapay zeka gelişimini gün geçtikçe hızlandırıyor, birçok sektör ise bu teknolojiden farklı şekillerde etkileniyor. Bu sektörlerden biri olan bankacılık da yapay zeka sayesinde otomatikleşecek ve 70 milyar dolar tasarruf edilebilecek.

Yapay zekanın adını anmadığımız gün yok gibi… Geçtiğimiz günlerde yapılan bir araştırma da bunu doğrular nitelikte… Buna göre Kuzey Amerika’daki bankaların yapay zeka ve otomasyon teknolojilerini kullanarak 2025 yılına kadar 70 milyar dolar tasarruf edebilmesi mümkün olacak. Hâl böyle olunca da gelecekte pek çok banka sistemlerini yapay zekâya emanet edebilir.

Farklı alanlara odaklanılacak

Accenture tarafından yapılan araştırmaya göre, bankacılık, sigorta ve sermaye piyasaları gibi sektörlerdeki yapay zeka yatırımları, çalışan sayısındaki düşüş ve üretimdeki artışla birlikte ilerleyecek. Araştırmalar, tasarrufların 140 milyar dolara ulaşabileceğini böylelikle çalışma saatlerinin azalmasıyla şirketlerin insan gücü, yüksek değerli faaliyetler, yenilikçilik, halkla ilişkiler ve müşteri deneyimi gibi alanlara odaklanabileceğini ortaya koyuyor. Accenture yetkilileri “Teknoloji değişimi, bir dizi tehdit ve zorluk yaratıyor. Ancak, ‘yeni bir işgücü, yeni çalışma yöntemleri ve yeni iş rolleri aracılığıyla önemli bir değerin kilidini açma fırsatı’ yaratıyor” diyor.

Yüzde 10’u otomatikleşecek

Araştırma sonuçları, tüm bankacılık işlemlerinin yakın gelecekte otomatikleşeceğini gösteriyor. Buna göre 2025 yılına kadar işlerin yüzde 7 ile yüzde 10’u otomatikleşecek. Accenture; inovasyon ve müşteri deneyimi gibi hizmetlerin önemli bir değer oluşturduğunu savunurken; kişisel finans danışmanları, veznedarlar ve müşteri hizmetleri temsilcileri tarafından yapılan işlerin yarısının otomasyon tarafından yapılacağına dikkat çekiyor. Çalışma aynı zamanda yapay zekanın devreye girmesiyle 2030’a kadar ABD’deki finansla ilgili 1.3 milyon işin ortadan kaybolma riski altında olduğunu gösteriyor.

Bugün Citigroup, Capital One, JPMorgan Chase gibi bankalar, çalışanlarına yardımcı olmak için yapay zekâ teknolojilerini kullanıyor. 2019 itibariyle bankacılık hâlâ en popüler mesleklerden bir tanesi olsa da bu sektördeki şirketler, otomasyon ve yapay zekâ yatırımlarıyla birlikte birçok kişinin işini kaybedeceğini bilerek yatırım yapıyor.

Kaynak:

https://www.somagnews.com/artificial-intelligence-will-replace-bank-employees-near-future-according-research/

Nasdaq’ın Güvenliği Yapay Zekaya Emanet

Hacim bakımından dünyanın en büyük borsası olmasından dolayı dolandırıcıların en cazip hedeflerinden olan Nasdaq’ın güvenliğinden bundan sonra yapay zeka sorumlu olacak. İnsan analistlerle beraber çalışacak yeni bir derin öğrenme sistemi, günlük yapılan yaklaşık 17,5 milyon işlemi gözetleyecek.

Hayatımızda yapay zekanın yeri artık yadsınamaz bir gerçek… Birçok sektörde yapay zekanın farklı kullanımını görebilmek mümkünken; finans sektörü de bu dönüşümden nasibini fazlasıyla alıyor. Bunun son örneği de şu aralar Amerika Birleşik Devletleri’nin en büyük üç borsasından biri olan Nasdaq’da yaşanıyor. Hacim anlamında dünyanın en büyük borsası olarak kabul edilen Nasdaq’da manipülasyonları ve dolandırıcılıkları tespit edecek yeni bir yapay zekâ sistemi kullanıma sokuluyor. Hacim büyüklüğü nedeniyle dolandırıcıların gözdesi olan borsada sürekli olarak sistemi alt edecek yasa dışı girişimlerin de gözlemlenmesi gerekiyor ki bunlar arasında manipülasyon ve hissenin kapanış fiyatının şişirilmesi gibi faaliyetler bulunuyor. Bu gibi işlemlerin önüne geçebilmek için günde 17,5 milyona yakın işlem, insan analistlerle beraber çalışarak derin öğrenme sistemi tarafından kontrol edilecek.

Yeni eskinin yerini almayacak

Konuya ilişkin bilgi veren Nasdaq Kuzey Amerika’nın Piyasa Gözetleme Yöneticisi Martina Rejsjo hisse senetleri piyasasında eski sistemde insan analistlerin izlemesi için günde 1.000 uyarı verdiğini söyleyerek “Bunların bir kısmının dolandırıcılık işlemi olarak onaylanıyor ve bu gibi durumlarda çok ağır cezalar veriliyor” diye konuşuyor. Yeni sistemde ise yapay zeka sayesinde dolandırıcılık modellerini tespit etmede daha yüksek doğruluk oranına sahip olunacak, insan analistlerin yükü azaltılacak ve daha komplike dolandırıcılık modelleri daha kolay belirlenebilecek. Nasdaq Yapay Zekâ Müdürü Doug Hamilton’a göre de yeni sistem, eski sistemle birlikte kullanılacak ve doğrudan eskiyle yeni değiştirilmeyecek. Bunun nedeni de bilgisayar korsanlarının sistemlerin kör noktalarını bularak onları kandırabilmesi…

Yılda 750 bin uyarı

ABD’nin sermaye piyasaları dünyadaki en büyük, en likit finansal ekosistem olduğunu ve perakende ile kurumsal yatırımcılar için piyasaları korumanın önemli bir sorumluluk olduğunu söyleyen Martina Rejsjo, “Bu, ticari faaliyetlerini daha iyi sürdürebilmek için yeni teknolojileri benimseme ve kaldıraç yapma yöntemimizi sürekli olarak geliştirmek anlamına geliyor. Yapay zekayı izleme sistemimize dahil ederek, algılama kapasitemizi keskinleştiriyoruz ve ülkemiz pazarlarının bütünlüğünü korumak için piyasa faaliyeti bakış açımızı genişletiyoruz” diyor. Halen, Nasdaq’ın ABD pazarındaki gözetim ekibi, olağandışı fiyat hareketleri, alım satım hataları ve olası manipülasyonları tespit ederek yılda 750 binden fazla uyarı inceliyor.

Diğer pazarlara uygulayabiliriz

Michael O’Rourke ise yapay zeka ve makine öğreniminin şirketlerinde daha zengin bir müşteri deneyimi sağlamaktan, piyasa trendlerini tahmin etmekten veya daha gelişmiş bir pazar gözetimi yetenekleri oluşturmaya kadar geniş uygulama yeteneklerine sahip olduğunu belirterek şöyle devam ediyor:  “ABD hisse senetlerini izleyen piyasa gözetim sistemimizde yapay zeka uygulayarak, özellikle kötüye kullanım, piyasa kötüye kullanma kalıplarını öğrenmek için benzersiz yaklaşımlar kullanabilir ve bu bilgiyi dünya çapındaki diğer pazarlara uygulayabiliriz. Yapay zeka, piyasa bütünlüğünü korumak için gözetim ekiplerini daha hızlı, daha akıllı ve daha doğru izleme yetenekleriyle güçlendirecek olan uyarlamalı algılama modellerine odaklanan gelecek nesil gözetim teknolojisinin oluşturulmasında çok önemli bir rol oynayacaktır. ”

 

Bulut Bilişimde Yeni Teknolojiler

Bulut bilişimin sağladığı yeni teknolojilerin gelişimi son birkaç yıldır baş döndürücü… Bazı durumlarda, bu yeni teknolojiler bulut şirketleri tarafından yaratılırken; bazı durumlarda da bir teknolojinin bulutla olan yakın ilişkisi sonucu gelişiyor. Her iki durumda da, bu yeni teknolojiler sadece bulutta değil, aynı zamanda kurumsal bilgisayar dünyasında da büyük değişimler yaratıyor.

Bulut teknolojileri günümüzün dijital altyapıları olarak gelecekte de varlığını büyüyerek sürdürecek. Yazılımlar buluta taşınırken, üretilen her türlü bilgi artık bulutta depolanıyor. Kendisini sürekli yenileyen ve geliştiren bulut bilişim, doğası gereği pek çok yeni teknolojiyi de ortaya çıkarıyor.  Bu yeni teknolojiler gelecek adına büyük bir umut vaat ediyor olsa da, kimi zaman bulut bilişimde artan bir karmaşıklığa da katkıda bulunabiliyor.

Konteynerler

2014 baharında sahneye çıkan konteyner teknolojisi, bilişim dünyasında yazılım geliştirmenin nasıl daha hızlı ve daha çevik hale getirilebildiğini gösteriyor. Bir uygulamanın kodunu, yapılandırmalarını ve bağımlılıklarını, tutarlılık, verimlilik, üretkenlik ve sürüm denetimi için yapı taşları olarak paketleyen bir sanallaştırma yöntemi olan konteynırlar, müstakil ve bağımsız ortamlar… Bu yetenekleri sayesinde de genel ve özel bulut da dahil olmak üzere pek çok farklı ortama rahatça taşınabiliyor.

Sunucusuz bulut sistemleri

Amazon web servisi, 2014’te sunucusuz mimariyi tanıtmadan önce bulut müşterileri, çoğunlukla ileriyi düşünerek mevcut yükün çok üzerinde kaynak ile beraber satın alırlardı. Sunucusuz bulut teknolojisinde ise müşteriler yalnızca kullandıkları kadar ödemekteler. Daha da önemlisi, sunucusuz olan bulut sağlayıcısı, bakım ve ölçeklendirmenin altyapı zorluklarını kontrol ederek müşterilerin bulut tabanlı sistemlerini oluşturmasını kolaylaştırıyor ve hızlandırıyor.

Mikroservisler

Büyük, karmaşık yazılım parçalarını güncellemek yavaş ve zahmetli bir işlem olabiliyor. Mikroservisler, işte bu monolitik uygulamaları birkaç küçük, birleştirilmiş servis veya “modüle” bölebiliyor. Yeni güncellenen yazılımların sürekli dağıtımını sağlayan mikroservisler, uygulama geliştirmenin bulut çağının gerektirdiği daha yüksek hızda hareket etmesini sağlayan bir teknoloji olarak karşımıza çıkıyor.

DevOps

2012’de ciddi bir ivme kazanmaya başlayan DevOps, bir teknoloji olduğu kadar kültürel bir değişim de aynı zamanda… Geliştiriciler bir şeyler yaratırken; operasyon yöneticileri ise metrikleri ve elektronik tabloları kucaklayan ekipler… Geliştiriciler ve operasyon yöneticilerinin uyumlu çalışması ise ortaya çıkan sonucun başarısını derinden etkiliyor. Amacı, yazılım geliştirmeyi hızlandırmak ve farklı dünya görüşlerine sahip bu iki grubun birbirleriyle konuşmasını sağlamak olan DevOps sayesinde şirketler hataya açık olan manuel “Yazılım Yaşam Döngüsü” süreçlerini otomasyona bağlayarak değişimlere daha hızlı cevap verebiliyor.

Nesnelerin interneti

Bulut çağında, her şey ama her şey internete bağlanabiliyor; kol saatinizden, evinizdeki eşyalara hatta otomatik sürüş arabalarına kadar… Bu geniş sensör ağı yani nesnelerin interneti ise çok büyük veri okyanusları üretiyor. “Sınır bilişim” olarak da bilinen nesnelerin interneti ile ilgili kilit soru şu: Tüm bu veriler nerede işlenecek? Pek çok işletme için cevap; “bulut platformunda.” Bulut sağlayıcıların aşırı ölçeklendirme sunucuları tarafından desteklenen bulut tabanlı veri analizi, üstün veri sıkıştırma imkanı sunuyor.

Yapay zeka

Geleceği derinden şekillendirecek bir teknoloji olarak ortaya çıkan yapay zeka (AI), insan yardımından bağımsız olarak öğrenen yazılım vaadi ile dikkat çekiyor. Her ne kadar AI buluttan ayrı olarak var olsa da, işletmelerin kendilerini inşa etmeleri için çok karmaşık bir yapıya sahip… Bu nedenle işletmeler, makina öğrenimi ve derin öğrenme araçları da dahil olmak üzere AI çözümleri için bulut şirketlerine ihtiyaç duyuyor. Hızlı tepki süresine ihtiyaç duyan yapay zeka uygulamalarının talep ettiği, özellikle de yapay zekanın “öğrenme” sürecinde gerekecek olan işleme gücü, mobil cihazların yanı sıra bulutta da fazlasıyla mevcut…

Robot Polisler Devriyede!

Gün geçmiyor ki yapay zeka ve robotik teknolojiyle ilgili yeni bir gelişme duymayalım… Bu dur durak bilmeyen teknolojilere dair son haber Çin’den geldi ve Kuzey Çin’de robot trafik polisleri görev yapmaya başladı. Kural ihlali yapan  sürücülerin fotoğraflarını çeken ve vatandaşların sorularını cevaplayan robot polisler üstelik çok çalışkan… Robotlar gün içerisinde herhangi bir mola vermeksizin 7/24 çalışabiliyor.

Fabrikalarda işçi olarak görmeye alışık olduğumuz robotları şimdilerde trafikte, düzeni sağlayacak olan polisler olarak görmeye başlayacağız. Robotik zeka ve yapay zeka teknolojisinin bir araya gelmesiyle ortaya çıkan robot trafik polisleri, Kuzey Çin bölgesinin Hebei eyaletinde hizmete başladı. Büyük veri, bulut bilişim, lazer tabanlı navigasyon ve yapay zeka teknolojilerinin bir arada kullanılmasıyla ortaya çıkan polisler, şimdilik üç farklı çeşidiyle sahalara indi. Bu üç trafik robotunun her biri belirli bir amaç için tasarlanırken, farklı özelliklere de sahip…

Üç farklı robot, üç farklı işlev

İlk tip robot polisin sarı bir üniforması ve beyaz bir şapkası var. “Yol devriye robotu” olarak görev yapacak olan bu polisler, taşıtlardaki sürücüleri belirleme becerisine sahip ve sürücülerin kurallara uymaması durumunda kanıt sunabilmek adına fotoğraf çekebiliyor. İkinci tip robot polis ise “trafik tavsiye robotu” niteliğinde… İnsanların temel sorularını cevaplayabiliyor ve gidecekleri yöne yönlendirebiliyor. “Kaza uyarı robotu” adını taşıyan üçüncü tip robot da bir kazanın gerçekleşmesi durumunda gerçek polislerin kazayla ilgilendiğini sürücülere bildiriyor.

7/24 görevlerinin başındalar

Şimdilik bu üç işlev üzerine yoğunlaşacak robot polislerin gerçek polislerden en büyük farkı ise herhangi bir mola vermeksizin 7/24 çalışabilecek olmaları. Üstelik yetkililere göre robotlara yakın bir zamanda yeni beceri ve fonksiyonlar eklenebilecek. Bununla birlikte polisler, gerçek trafik polislerinin yerini alabilecek kapasiteye henüz sahip değiller. Bu nedenle şimdilik gerçek polislere yardım edip işlerin daha kolay yürümesini sağlıyorlar. Önümüzdeki yıllarda teknolojinin ilerlemesiyle gerçek polislerin yerlerini almaları ise hiç de mantığa uzak değil…

Öte yandan bu robot trafik polisleri, Çin’in ilk defa kullandığı bir teknoloji değil…  2016 yılında, AnBot isimli güvenlik robotu, Shenzhen havaalanında tur atmaya ve 2017’de ise E-Patrol Robot Sheriff caddelerde devriyeye başlamıştı. Çin’in trafiğin düzeninin sağlanmasına yardımcı olmak için robotları kullanmanın bir yolunu bulması yalnızca bir zaman meselesiydi ve şimdi bunun da zamanı gelmiş oldu.

Birileri Bizi Dinliyor!

Sık sık gündeme gelir teknoloji firmalarının kullanıcılarının kişisel bilgilerini deşifre etmesi… Daha önce Microsoft, Google, Apple ve Amazon dijital asistanlarını geliştirmek için kullanıcılarını dinlediklerini açıklamıştı. Şimdi bu kervana Facebook da katıldı ve şirket yükleniciler aracılığıyla kullanıcıların sesli sohbetlerini dinlediğini itiraf etmek zorunda kaldı.

Kimi zaman medyaya yansır dev teknoloji şirketlerinin kullanıcılarının konuşmalarını dinlediği ve kişisel bilgilerin gizliliğini ihlal ettiğine dair haberler… Şirketler bazen bu haberleri yalanlar, bazen de kanıtlar o kadar sağlam olur ki bu iddiaları kabul etmek zorunda kalır. Şimdi benzer bir süreç Facebook için yaşanıyor ve şirket yeni bir etik tartışmanın tam ortasında… Buna göre sosyal medya devi Facebook, kendi yazışma programı olan Messenger üzerinden yapılan konuşmaları dışarıdan anlaşmalı insanlara dinleterek bu konuşmaları yazıya döktürmüş. Bu iddiaları ortaya atan ise, işi yapan ve işini kaybetme korkusuyla kimliğini gizleyen çalışanlar… İnsanların Messenger üzerinden yaptığı Facebook görüşmelerini dinleyen kişiler, Facebook’un bu görüşmeleri neden yazıya döktüğünü bilmediklerini belirtiyor. Aynı zamanda çalışanların konuşmaların nerede kaydedildiği ya da nasıl alındığı konusunda da fikri bulunmuyor.

Kullanıcılar izin vermiş!

Bu açıklamanın ardından Facebook, kullanıcıların ses dosyalarını yazıya döktüğünü kabul etmek zorunda kaldı ve basına bir açıklama yaparak “Apple ve Google gibi biz de ses dosyaları üzerindeki insan denetimlerini bir haftadan daha uzun bir süre önce bıraktık” dedi. Şirkete göre bu durumdan etkilenen kullanıcılar, Facebook Messenger uygulamasında ses dosyalarının yazıya dökülmesi işlemini kabul eden kişiler ve söz konusu ekip de sadece Facebook’un yapay zekasının mesajları doğru bir şekilde yazıya döküp dökmediğini incelemiş.

Facebook’un gerekçesi inandırıcı değil mi?

Daha önce de Apple, Amazon ve Google gibi teknoloji şirketlerinin yapay zeka asistanlarını geliştirmek için ses kayıtlarını dinlediği ortaya çıkmıştı. Her ne kadar bu şirketler söz konusu girişimle etik bir tartışmanın kapılarını aralamış olsalar dahi kimilerine göre ise bu durum teknolojinin gelişmesi için atılması gereken adımlar arasında yer alıyor. Öte yandan Facebook’un dinleme krizini bu tartışmanın dışında tutanlar da bulunuyor. Buna göre Facebook’un 2018’den beri bir yapay zeka asistanı üzerinde çalıştığı biliniyor ama henüz bir yapay zeka asistanına sahip değil. Bu nedenle de Facebook’un ses kayıtlarının yazıya dökülme işlemini açıklayabilecek makul bir gerekçesi söz konusu değil. Bakalım, önümüzdeki dönemde teknoloji şirketleri ve kişisel veri güvenliği arasında nasıl gelişmeler yaşanacak?

İnsan Beyni Bilgisayar ile Birleşirse…

Tesla Motors ve SpaceX şirketlerinin kurucusu Elon Musk, NeuraLink adını verdiği yeni bir şirket kurduğunu açıkladı. Şirket insan beyni ile bilgisayar arayüzlerini bağlayacak yeni teknolojiler üzerine odaklanacak. Musk’ın nihai amacı ise kimilerinin tüylerini diken diken edecek cinsten: “İnsanüstü bilinç”

 Tesla ve SpaceX… Bu şirketlerin geliştirdiği teknolojilerle elektrikli otomobilleri, uzay seyahatlerini gündemimize sokan ve Hyperloop ile toplu taşımada çığır açmayı hedefleyen Elon Musk, yeni projesiyle yeniden gündemin ilk sırasına yerleşmeyi başardı. Geçtiğimiz günlerde NeuraLink adlı şirketinin insan beynini bilgisayar ara yüzlerine bağlayacak teknolojiler üzerinde çalıştıklarını resmen duyuran Elon Musk, nihai amacının “insanüstü bilinç” olduğunu vurguluyor. Maymunlar üzerinde yapılan çalışmalar sonucunda bilgisayarların beyin gücüyle kontrol edilmesini başardıklarını söyleyen Musk, aynı zamanda ABD’de insanlar üzerinde deneylere başlayabilmek için düzenleyici kuruluşlara -ABD Gıda ve İlaç Düzenleme Kurumu (FDA)- başvuruda bulunduklarını da sözlerine ekliyor.

Saç telinden daha ince

Özellikle felçli hastalar için teknolojik çözümler geliştirmeyi hedefleyen şirketin geliştirdiği cihazın üzerinde 3 binden fazla elektrot bulunuyor. Saç telinden daha ince olan sicimlere bağlı olan bu elektrotlar, bin nöronun aktivitesini izleyebiliyor. Geliştirilen cihaz, beynin belli bir bölgesini takibe alabilirken, aynı zamanda “yapay öğrenme” kullanılarak nöron aktivite kaydını da analiz edebiliyor ve beynin hangi bölgesine nasıl bir uyarı gönderilebileceğini de saptıyor.

 İnsanoğlunun geleceği için…

 Hatırlanacağı üzere Musk, daha önce yaptığı açıklamalarda yapay zekanın birtakım sorunlar yaratabileceğini söylemiş ve hatta bu teknolojinin insanoğlunun sonunu getirebileceğini iddia etmişti. Bunun önüne geçebilmek için yapılabilecek tek şeyin bilgisayarların insan beyni ile birleşebileceği bir sistem olduğunu düşünen Musk’ın NeuraLink’i kurmasının ardında da bu motivasyon yatıyor. Nitekim şirketin lansmanı sırasında konuşan Musk, “Bu cihazı takanlar bir anda insanların beynini ele geçirecek değil” diyerek projenin hastalıkları tedavi etmek ve yapay zekaya bağlı olarak insanlığın geleceğini güven altına almak gibi iyi niyetli bir amacının bulunduğunu belirtiyor.