Bulut bilişimin sağladığı yeni teknolojilerin gelişimi son birkaç yıldır baş döndürücü… Bazı durumlarda, bu yeni teknolojiler bulut şirketleri tarafından yaratılırken; bazı durumlarda da bir teknolojinin bulutla olan yakın ilişkisi sonucu gelişiyor. Her iki durumda da, bu yeni teknolojiler sadece bulutta değil, aynı zamanda kurumsal bilgisayar dünyasında da büyük değişimler yaratıyor.
Bulut teknolojileri günümüzün dijital altyapıları olarak gelecekte de varlığını büyüyerek sürdürecek. Yazılımlar buluta taşınırken, üretilen her türlü bilgi artık bulutta depolanıyor. Kendisini sürekli yenileyen ve geliştiren bulut bilişim, doğası gereği pek çok yeni teknolojiyi de ortaya çıkarıyor. Bu yeni teknolojiler gelecek adına büyük bir umut vaat ediyor olsa da, kimi zaman bulut bilişimde artan bir karmaşıklığa da katkıda bulunabiliyor.
Konteynerler
2014 baharında sahneye çıkan konteyner teknolojisi, bilişim dünyasında yazılım geliştirmenin nasıl daha hızlı ve daha çevik hale getirilebildiğini gösteriyor. Bir uygulamanın kodunu, yapılandırmalarını ve bağımlılıklarını, tutarlılık, verimlilik, üretkenlik ve sürüm denetimi için yapı taşları olarak paketleyen bir sanallaştırma yöntemi olan konteynırlar, müstakil ve bağımsız ortamlar… Bu yetenekleri sayesinde de genel ve özel bulut da dahil olmak üzere pek çok farklı ortama rahatça taşınabiliyor.
Sunucusuz bulut sistemleri
Amazon web servisi, 2014’te sunucusuz mimariyi tanıtmadan önce bulut müşterileri, çoğunlukla ileriyi düşünerek mevcut yükün çok üzerinde kaynak ile beraber satın alırlardı. Sunucusuz bulut teknolojisinde ise müşteriler yalnızca kullandıkları kadar ödemekteler. Daha da önemlisi, sunucusuz olan bulut sağlayıcısı, bakım ve ölçeklendirmenin altyapı zorluklarını kontrol ederek müşterilerin bulut tabanlı sistemlerini oluşturmasını kolaylaştırıyor ve hızlandırıyor.
Mikroservisler
Büyük, karmaşık yazılım parçalarını güncellemek yavaş ve zahmetli bir işlem olabiliyor. Mikroservisler, işte bu monolitik uygulamaları birkaç küçük, birleştirilmiş servis veya “modüle” bölebiliyor. Yeni güncellenen yazılımların sürekli dağıtımını sağlayan mikroservisler, uygulama geliştirmenin bulut çağının gerektirdiği daha yüksek hızda hareket etmesini sağlayan bir teknoloji olarak karşımıza çıkıyor.
DevOps
2012’de ciddi bir ivme kazanmaya başlayan DevOps, bir teknoloji olduğu kadar kültürel bir değişim de aynı zamanda… Geliştiriciler bir şeyler yaratırken; operasyon yöneticileri ise metrikleri ve elektronik tabloları kucaklayan ekipler… Geliştiriciler ve operasyon yöneticilerinin uyumlu çalışması ise ortaya çıkan sonucun başarısını derinden etkiliyor. Amacı, yazılım geliştirmeyi hızlandırmak ve farklı dünya görüşlerine sahip bu iki grubun birbirleriyle konuşmasını sağlamak olan DevOps sayesinde şirketler hataya açık olan manuel “Yazılım Yaşam Döngüsü” süreçlerini otomasyona bağlayarak değişimlere daha hızlı cevap verebiliyor.
Nesnelerin interneti
Bulut çağında, her şey ama her şey internete bağlanabiliyor; kol saatinizden, evinizdeki eşyalara hatta otomatik sürüş arabalarına kadar… Bu geniş sensör ağı yani nesnelerin interneti ise çok büyük veri okyanusları üretiyor. “Sınır bilişim” olarak da bilinen nesnelerin interneti ile ilgili kilit soru şu: Tüm bu veriler nerede işlenecek? Pek çok işletme için cevap; “bulut platformunda.” Bulut sağlayıcıların aşırı ölçeklendirme sunucuları tarafından desteklenen bulut tabanlı veri analizi, üstün veri sıkıştırma imkanı sunuyor.
Yapay zeka
Geleceği derinden şekillendirecek bir teknoloji olarak ortaya çıkan yapay zeka (AI), insan yardımından bağımsız olarak öğrenen yazılım vaadi ile dikkat çekiyor. Her ne kadar AI buluttan ayrı olarak var olsa da, işletmelerin kendilerini inşa etmeleri için çok karmaşık bir yapıya sahip… Bu nedenle işletmeler, makina öğrenimi ve derin öğrenme araçları da dahil olmak üzere AI çözümleri için bulut şirketlerine ihtiyaç duyuyor. Hızlı tepki süresine ihtiyaç duyan yapay zeka uygulamalarının talep ettiği, özellikle de yapay zekanın “öğrenme” sürecinde gerekecek olan işleme gücü, mobil cihazların yanı sıra bulutta da fazlasıyla mevcut…